Atlas: Zaman bize ne söyler, biliyor musun?
Alin: Ne söyler?
Atlas: Saatin tik takları, yelkovanın usulca ilerleyişi, her geçen saniyenin ardında bıraktığı yegane sessizlik. Hepsi aynı gerçeği fısıldar kulağımıza: Her an bir vedadır.
Alin: Vedalar, her zaman bu kadar ağır mı olur?
Atlas: Kimi gözyaşıyla mühürlenir, kimi titrek bir iç çekişle, kimi de sessizce kabul edilen bir eksilmeyle. Ve biz, farkında olmadan her an bir şeyleri uğurlarız hayatımızdan. Bir insanı, bir duyguyu, bir umudu, zira kendimizden bir parçayı.
Alin: Peki ya biz? Biz de uğurlanır mıyız bir gün fark edilmeden?
Atlas: Herkes bir gün uğurlanır. Saat susana dek, zaman eksiltmeye devam eder. Bizse kimi zaman farkında olarak, kimi zaman da hiç anlamadan yitip gideriz o vedaların içinde.
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...