"Merhaba, gökyüzüne bakarken bir buluşmanın nasıl bir şey olabileceğini düşündüm. Belki de yıldızlar, doğru zaman ve yerin ne olduğunu söylüyordur. Tanışmak ister misin?"
Bu basit görünen mesaj, iki yabancının hayatını değiştirdi. Kuzey, geçmişinin ağır yükleriyle boğuşurken bir çıkış yolu arıyordu. Yıldız ise kendini duygusal bir yalnızlığın ortasında kaybetmişti.
Bir numara, bir mesaj ve ardından gelen beklenmedik bir bağ... "Yıldızlar Kadar," hayatın tesadüfler üzerinden kurduğu köprülerin, en karanlık gecelerde bile bir ışık bulmanın ve bir yabancının dokunuşunun insanı nasıl dönüştürebileceğinin hikâyesi.
Belki de doğru zaman ve yer hiç var olmadı; sadece cesaret vardı, yazılmayı bekleyen bir hikâyeye ilk cümleyi ekleyen... Sen böyle bir mesaj alsan, ne yapardın?
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...