Bazen geçmişi düşünmek, geriye doğru koşmaya benziyor. Sanki bir duvar, her gün biraz daha görünür oluyor. Ama geçemiyorsun. Benimki de öyle, geçmişle hesaplaşmak. Hiçbir zaman gerçekten geçemedim o duvarı. Her gün ondan biraz daha fazla korkuyorum. Biraz daha uzakta duruyorum. Yaşamı sorguluyor, neler döndüğünü anlamaya çalışıyorum. Bir nevi felsefi düşünme tekniği. Bir insan hayatı boyunca kaç kez aşık olur mesela? Kaç kez katil olur? Kaç kez ölür? Katil olmak için sadece bir bedenden ruhu mu koparmak gerekir? Sözlerle, bakışlarla, duygularla oynayarak katil olunamaz mı? Aşk gerçek midir ki insan aşık olsun? Ne aşk gerçek ne de bizler gerçekten aşık oluyoruz aslında. Aşk üç harften oluşan yalanın dolanın serbest olduğu bir kumar aslına bakılırsa. Peki ya kaç kere ölür insan? Ölüm sadece ruhun bedenden ayrılması mıdır? Bir insan söylenen sert bir sözle, umutlarının yıkılmasıyla, güvenmenin sonucunda, hayal kırıklığıyla ölemez mi? Ölür.