Yanımda değildi. Dünyadaki her insan evladı şu an şu kapıdan içeri girebilirdi. Belki binde bir, milyarlarda bir. Bir ihtimal hep vardı. Ama babam için bu ihtimal koca bir sıfırdan bir adım ileri gidemiyordu. Şu an yanımda oturup elimi tutuyor olsaydı, belki de yaşamaya dair küçücük bir umudum, bir nefes daha almaya yetecek inancım olabilirdi. Ama yoktu. Ölüyordum ve babam belki de şu anda yatağında mışıl mışıl uyuyordu.
Ben Nefes Nardalı. Bugün yani on sekiz aralıkta yirmi yaşıma basıyorum. Saat sıfır bir on iki. Doktorlar en fazla iki saat daha dayanacağımı söylüyorlar. Arya ağlıyor. Emir koltukta, başını ellerinin arasına almış.
Zaman akıyor. Akrep sanki birinden kaçıyormuş gibi daha hızlı hareket ediyor. Akciğerlerim mesailerinin sonuna geldiklerinin bilincindeler. Öyle tembeller ki havanın ciğerlerimdeki hareket edişini hissediyorum.
Tik tak. Tik tak. Tik tak.
Ölüyorum.
Annem yok.
Babam yok.
Elimi tutacak kimse yok.
Elveda diyebileceğim kimse yok.
Son bir kez seni seviyorum diyebileceğim kimse yok.
Devrim mi?
Hayır, o da yok.