sᴇɴ ʙᴇɴɪ̇ᴍ şᴀʀᴋıʟᴀʀıᴍsıɴ (sᴇʏғᴇʀ)
5 parts Ongoing ...
"Şarkı dinler misin?"
Kaşlarım az öncekinden daha çok çatıldı. "Anlamadım?"
"Şarkı diyorum, dinler misin?"
Cevap vermek zorunda değildim ama istemsizce kafamı salladığımda dudakları sağa doğru kıvrıldı. "Neden dinliyorsun peki?"
"Neden soruyorsun?"
"Bilir misin bilmiyorum ama," dedi. "Her şarkıda biraz acı vardır avukat, ve bu acının sonunda da ölüm." Ellerini yüzüne doğru hareket ettirip gözlüğünü çıkardığında o koyu kahveleri gözlerimle yeniden buluştu. "Çünkü," dedi. "Bazen acılarını bir şarkıya sığdırırsın, ama notalar onu geri getiremez."
Gözlerini benden hiç ayırmadığında o bakışlarda, kaybettiği her şeyin izlerini, her bir acısının derinliğini gördüm. Şarkılar vardı, evet. Öyle şarkılardı ki, acıların sözcüklerle anlatamadıklarını notalarla dile getiriyordu, ama bir yandan haklıydı. Şarkılar ölülerin anılarını taşıyabilirdi, ama asla geri getiremezdi.
Kaşlarım hâlâ çatıkken, "Kimi?" diye sordum. "Kimi geri getiremez? Ne saçmalıyorsun?"
"Hayatının en güzel şarkısını yazan, ama sonra gidenleri."
Sonunda gözlerini benden ayırıp yavaşça arkasını döndü ve çıkış kapısına doğru ilerleyecekken, "Bu bir iltifat mı bilmiyorum ama daha güzel iltifatlar aldığım olmuştu!" diye bağırdım. Yeniden arkasını dönüp, "İltifat sayılır mı bilmiyorum ama," diyerek derince gülümsedi ve bu bana hiçbir zaman bir veda olarak gelmedi.
"Sen benim şarkılarımsın, avukat."
...