Zamanım aramakla geçiyor seni,seninle geçen herşeyi.
Hayatımdayken varlığını gittiğinden sonraki kadar aramadım.
Yokluğunu bu kadar uzun hissetmedim.
Sanki gidişinin üzerinden asırlar geçmiş,
Kazılan topraktan çıkarılmış tarih kokan bir eser gibiyim.
Döneminde muhteşem bir yapıt ama sonrasında büyük bir harabe kalıntısı.
Sonbaharda dökülen her bir yaprak tanesi kopup gitti kalbimden,
Toprak onu sevdiğimi bile bile razı oldu,
Gönlümden düşen o sevdayı bağrına bastı.
Ama kaç zamandır kaç bahardır bekliyorum tekrar kalbimde yeşermeni.
Ne tekrar bahar geldi yüreğime ne de sen tekrar yeşerdin gönül bahçemde.
Şimdi yalnızlık var gecelerimde.
Ne umut kaldı bedende nede beklemek gözlerimde.
Dünyanın en ağır acısı umudunu kaybetmekmi.?
Yoksa sevdiğini beklemekten vazgeçmekmi.?
Yoksa sevdiginin seni sevmediğini bilmek mi.?
Bence en agır olanı nefes aldığın her anında veya kalbin her attığında
Sevdiginin gönlünde yer almak umuduyla uzaklardan onu beklerken
Onun yüreginin başkası icin atmasıdır.
Bu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim.
Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başladığı İngiltere'den Mardine yaz tatiline gittiğinde berdel kararıyla Asmin ile evlenmek zorunda kalır.
Ne Ezman bu zamana kadar izleyip okuduğumuz bir ağa ne de Asmin boynu bükük bir berdel gelinidir. Ezman başta bu evliliği kabullenmek istemez ve Londra'ya kaçma planları yapar. Sizce bunu başarabilecek mi?
Her ikisi de bu kadar alışagelmişin dışında bir karaktere sahipken, evlilikleri ayakta kalabilecek mi?
Ezman Ağa'nın ve Asmin'in berdel hikayesini okumaya, okurken hem gülüp hem ağlamaya var mısınız?