Bir gece kadar kapkara gözleri olan çocuk, neredeyse rüzgardan uçmak üzereydi. Üzerine siper ettiği ceket ona yetmiyordu, ama en azından bir nebze de olsa ona faydalı oluyordu. Kendini ruhlardan korumaktı amacı, takip edildiğini biliyordu. Her ne kadar bildiği tüm kutsal ayetleri okusa, kutsal suyla yıkansa, boynunda bir demon kovucu bulundursa da, işe yaramıyordu. Takip edildiğini biliyordu bilmesine, ama kimdi onu takip eden?
Uçurum ona sessiz ama bir çığlık gibi fısıldadı. ''Gel,'' diyordu. ''Gel de bana katıl.''
Çocuk korkuyordu başına gelen şeylerden, ama pes etmekten başka çaresi yoktu.
O, Thaumiel'in oğluydu.
İsyan etmiş bir ölüm meleğinin tek bir şeyden haberi olmayan oğlu.
Geçmiş hayatınızı yaşama şansınız olsaydı ne yapardınız?
On yıllık ilişkisi büyük bir ihanet ile son bulduğunda Eda artık bir gerçeği kabul etmek zorunda kalmıştı.
Gerçek aşk diye bir şey yoktu.
Varsa da onu bulmak gibi bir niyeti olmamıştı.
Arkadaşının zoruyla sonunda evden çıktığında aklına en son gelen şey bir falcının karşısına oturmaktı. Egzotik giyimli kadının karşısına oturduğunda ise söylediklerini dinlemekten başka çaresi yoktu.
Falcı ona aşkı bulması için geçmişte yaptığı bir hatayı düzeltmesi gerektiğini söylediğinde parasını boşa harcadığını düşünmekten kendini alamamıştı.
Fakat eve dönerken geçirdiği kaza sonucu gözlerini İngiltere'de 1823 yılında açtığında kendini önceki yaşamı olan Helena Anne Mercer olarak buldu. Şimdi tek yapması gereken yapılacak hatalı seçimi bulmak ve bunu engelleyebilmekti.
Ama hiçbir hata bu kadar cezbedici olmamıştı.