Duyduğum kelimeler şuurumu kaybedecek kadar kötüydü. Hayır hayır! İnanmak istemiyorum. Elimde ki kutu yerle buluştuğunda apartmandan hızlıca çıktım. Göğüs kafesim daralarak nefesimi kesiyordu. Dudaklarım ağlamamak için direniyordu. "Ilca!" Seyit'in sesiyle adımlarımı hızlandırdım. Bunu nasıl yapabilmişti? Ona güvenmiştim ben. "Bekle!" Bacaklarım bu hayal kırıklığına daha fazla dayanamadı. Kaldırıma oturunca ellerimle yüzümü kapattım. İçimde tarif edilmeyen acılar vardı. Öyle bir acı ki beni darmadağın edebilirdi. Göz yaşlarım daha fazla duramadan yanağımda süzülmeye başladı. Seyit,"Ilca..." diyerek yanıma oturmuştu. Elini saçıma değdirince öfkeyle ittim. "Dokunma bana!" "Düşündüğün gibi değil. Dinle." Hıçkırıklarım sokağı inletiyordu sanki. Buğulu gözlerimi kahverengi gözlerine sabitledim. Titreyen sesimle dudaklarımı araladım. "Nasıl düşündüğün gibi değil. Resmen benimle oynamışsın!" "Hayır Ilca." Kalbim sıkışıyordu. Bir yandan öfke bir yandan acı duygularımı karıştırıyordu. "Sana güvendim ben aptal!" diye bağırdım. Tişortun yakasından sertçe tuttum. Hıçkırıklarımın arasında sesimi çıkartmaya çalıştım. "Babamdan göremediğim ilgiyi sende görmüştüm, bunu bile bile nasıl yaptın?" Gözlerimde kocaman hayal kırıklığı ile bakıyordum. "Sana arkadaştan öte davrandım. Sana değer verdim. Sana güvenmiştim. Ama sen..." Dilim varmıyordu söylemeye. Kalbimi acıtıyor... "Sen benimle oynadın Seyit! Bunca zaman hepsi yalanmış. Meğer tanıdığım adam hep yabancıymış."
17 parts