"Bir gün evlat, Metehan gibi birisi çıkacak ve yeniden Doğu Türkistan özgür olacak. O zamanı ben görmesem bile, sen göreceksin."
Babam bunu söylemişti, formik asitle yakılmadan önce... O an çocukluğumun sona erdiği andı. Gözlerimin önünde yanan bir umut, ama kalbimde filizlenen bir inanç...
Boynumun arkasına çini sembolize eden kızgın demirle vurduklarında, geçmişimi değil, geleceğimi mühürlediler. O mühür, yalnızca bir acının değil, bir davanın, bir halkın özgürlüğe olan özleminin işareti oldu.
Şimdi buradayım. Ay Işığı Sonatı Timi'nin bir parçası olarak, modern bir Metehan'ın ardında ilerliyorum. Onun kararlılığı, cesareti ve liderliğiyle ilham buluyorum. O adımları takip ederken, her görevde Doğu Türkistan'ın özgürlüğü için dökülen teri ve gözyaşını hissediyorum.
Bir efsane vardır bilir misiniz? Kırmızı ip efsanesi. Eğer kader kırmızı ipini iki kişiye bağladıysa hayat ne yapar eder, o kişiyi kavuştururmuş. İşte, bizim hikayemizde kırmızı ipin hikayesi.
Küçükken birbirinden ayrı düşen Bulut ve Güneş, kaderin kırmızı ipini bağladığı iki kişidir sadece. Tekrar buluştuklarında ise yaşadıkları özlemin yanında bir duygu daha yer almaktadır: Aşk.
Zaman bazı şeyleri zihinden silse de, bazı hayaller yıkılsa da, bazı dostlar ayrı düşse de kader onları bir araya getirmekten vazgeçmez çünkü ipini doğru kişilere bağlamıştır.
İşte bu da bizim hikayemiz. Bulut ile Güneş'in, Gökyüzünün Prensi ile Prensesinin, pilot ile hostesin hikayesi. Belki de bunların yanında bir de bir gökyüzü masalıdır onların hikayesi, kim bilir.
~•~•~•~
Kitap tamamen benim hayal ürünüm olup, diğer kitap adları ve karakter isimleriyle olan benzerlikler tamamen tesadüftür. Hikayeme çalıntı diyenler dikkate alınmayacaktır.