Yıllar önce, kazandığı üniversiteyi okumak için İstanbul'a giden Baran zemheroğlu, üniversite de ikinci yılını geçirirken beklemediği bir anda karşısına çıkan Leyla, tüm dengesini alt üst etti. Baran'nın, Leyla'ya duyduğu aşkın hiçbir dil de telaffuzu yoktu.
Birlikte çıktıları bu yolda hayatlarını evlilikle taçlandırdılar. Tabii... Bu zannettikleri kadar uzun sürmedi. Leyla'nın ansızın bir sabah onu terk etmesi üzerine hayatı mahvolan Baran zemheroğlu, okuduğu üniversiteyi tamamlayıp Mardin'e geri dönmüştü.
Yıllar boyunca, Leyla'nın onu neden terk ettiğini merak etsede, peşinden asla gitmedi. Onu terk eden bir kadının peşinden gidecek kadar aciz bir adam olmadığını düşünüyordu.
Gel zaman git zaman, aradan tam iki buçuk yıl geçmişti. Fabrikasında bulunan ofisinde otururken, odasının kapısı açıldı. İçeriye gelen kadın, Leyla'nın Anne'siydi. Gelirken tek gelmemişti, yanında iki yaşlarında bir kız çocuğu vardı.
Baran'ın gözler, bir yandan yaşlı kadın'a bakarken bir yandan elini tuttuğu Küçük kız çocuğuna bakıyordu. Aradan geçen sessizliğin ardından, yaşlı kadın." Bu senin piçin." diyip, küçük kızı Baran'ın bulunduğu masa'nın önüne fırlattı.
Duyduğu' piç ' kelimesinden sonra, eli silahına sarılmıştı. Bunu gören yaşlı kadın, yaptığı hatanın farkına vararak odadan bir hışmınla kaçıp gitti. Baran ağa, yaşlı kadının peşinden gitmek istesede içeride ki küçük kızın bakışları altında bu pekte mümkün görünmüyordu.
Oda'nın ortasında duran küçük kıza bakınca ne yapacağını şaşırmıştı. Birbirlerine attıkları kaçamak bakışların ardından, Baran koltuğuna oturdu. Küçük kıza bakarak" Leyla hamile miydi?" Dedi, kendi içinden." Bu mümkün olabilir mi?" Küçük kız, Baran Ağa'nın bakışları altında ilerleyip masanın etrafından dolanarak Baran'a," Baba." Demişti