4. BÖLÜMDEN KESİT
Sesim düşündüğümden daha kararlı çıktı. "Ben şeytan değilim.''
Rhaegon başını hafifçe yana eğdi. Gölge gibi yayılan gülümsemesi, içinde alay ve şüphe taşıyordu.
"Küçük arkadaşların seni nefilim olduğuna ikna etmiş gibi görünüyor." Bir adım çekildi ama gözleri benden ayrılmadı. "Yoksa hafızanı geri mi kazandın?''
Cambion olmadığım konusunda emindim, değil mi? Öyle olmalıydı.
"Cambion olmadığımdan eminim.'' dedim, dudaklarımı sertçe bastırarak. Ama içimde küçük, huzursuz bir fısıltı vardı. Gerçekten emindim, değil mi?
Rhaegon'un dudakları alaycı bir kıvrımla kalktı.
"O halde neden," dedi eğlenirmişçesine ama içinde keskin bir anlam yüklüydü, "Ben kan içerken bunu arzuluyormuş gibi bakıyordun?''
Damarlarımdaki kan, bu sözlerle birlikte dondu. Gözbebeklerim büyüdü. Nasıl bilebilirdi?
Bana hiç bakmamıştı.
.....
Bazı aşklar, birbirine kavuşmaya çalışırken daha çok uzaklaşan iki yıldız gibidir: Parlak ama erişilmez, sonsuz ama dokunulmaz. Bir kehanetin gölgesiyle süslenmiş bu dünyada, aşk ve kader arasındaki savaşı kim kazanabilir?
Birbirine yabancı ruhlar, kaosun ortasında aynı hikâyeyi yazmaya çalışır. Ama her cümle, birbirinden kaçan kelimelerle dağılır. Onları ayıran yalnızca farklı yollar değil; karanlık sırlar, eski düşmanlıklar ve zamana kök salmış lanetlerdir. Yine de, bir araya geldiklerinde dünyanın düzenini sarsacak kadar güçlü bir bağ hissederler. Bu bağ bir lütuf mudur, yoksa unutulması gereken bir lanet mi?
İnatçı ve alaycı bir leydi aynı derecede inatçı ve alaycı bir lordla uğraşmak zorunda kalırsa ne olur?
Henningworth dükü kendisinden pek de hoşlanmayan Sophia Brighthall'un peşine düşer. Dük'ün Sophia'yla ilgili farklı planları vardır. Ama kader bu planları aşka dönüştürmeye kararlıdır. Peki dük buna karşı koyabilecek midir?