Victoria, sıradan bir gazeteci gibi görünse de, gizemli olayların peşinde koşan cesur bir kaleme sahiptir. Boş zamanlarında, paranormal vakalar ve açıklanamayan olaylar üzerine yazdığı sanal dergisi, beklenmedik bir şekilde ona kapılar açar. Yazıları, paranormal cinayetleri araştıran seçkin bir ekip olan Maleficium Aeternum'un dikkatini çeker.
Ekipten aldığı teklif, Victoria'nın hayatını kökten değiştirecektir. Onlarla çalışmaya başlamasıyla birlikte, bilinmeyenlerin karanlık dünyasına doğru bir yolculuğa çıkar. Ancak bu yolculuk, sadece hayaletler ve garip olaylarla sınırlı değildir; çok daha karanlık sırlar gün yüzüne çıkacaktır.
Üç ay sonra, sıradan gibi görünen bir cinayet vakası ekibin masasına gelir. Ancak ipuçlarını takip ettikçe, Victoria ve ekip arkadaşları, bu cinayetin yalnızca bir başlangıç olduğunu fark eder. Görünüşte basit olan bir vaka, devasa bir olay zincirini tetiklemiş ve Victoria'nın bugüne kadar inandığı her şeyi sorgulamasına neden olmuştur.
Peki, bazen cevaplardan daha korkutucu olan tek şey, soruların ta kendisi olabilir mi?
Bazen gerçeğin ortaya çıkması, karanlığın daha da büyümesine neden olabilir mi?
"Sana baktığımda, dünyanın tüm karmaşasına rağmen hâlâ bir şeylerin doğru olabileceğini hissediyorum."
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.