Bazı aşklar iyileştirmez; yarayı kanatır, kalbi ağırlaştırır ve ruhu karanlığa çeker.
Jimin, hayatın ona yalnızca yük, acı ve kayıtsızlık bahşettiği bir dünyada sessizce hayatta kalmaya çalışıyordu. Ailesinin sevgisizliği, toplumun dışlaması ve yalnızlığın içini oyan sessizliği, genç ruhunu dipsiz bir uçuruma sürüklüyordu. O, varoluşunun gri bir hikâye olduğunu kabullenmişti. Ta ki, gözleri gecenin karanlığını taşıyan bir yabancı, Jungkook, hayatına girene kadar...
Jungkook. Adı bile fısıltıyla söylenmesi gereken bir sır, bakışları bir fırtınanın habercisi... Onun dokunuşu cennetten gelen bir kurtuluş gibi görünse de, geride bıraktığı izler bir cehennem yankısıydı. Aşkıyla büyüleyen, fakat karanlığıyla tüketen bir adam. Jimin onun kollarında hem güvende hissetti hem de her defasında daha derin bir boşluğa sürüklendi. Çünkü Jungkook'un sevgisi, keskin uçlu bir hançerdi; şefkatle dokunur, sonra derinlemesine yaralardı.
Bu bir aşk hikayesi değil; bu, kurtuluşu umut ederken kendini daha derin bir bataklığa çeken bir ruhun trajedisidir. Sevginin sınırlarını sorgulatan, tutkuyla zehirlenen bir masal.
"Peki, sevgi bir esarete dönüşürse, kurtuluş mümkün müdür?"🦋
"Dönme dolaba da binebilir miyiz?"
"Evet güzelim, binebiliriz."
"Güzelin miyim gerçekten?"
《Jimin uzun zamandır en yakın olan jungkook'u hayallerindeki gibi tatlı zannederdi. Ama jungkook aslında hiç var olmamıştı》