kaderiyle yüzleşmek zorunda kalan genç bir kadının, büyülü bir ormanda geçen içsel ve fiziksel yolculuğunu konu alıyor. Hikâye, hem ışığın hem de karanlığın derin anlamını sorgularken, okuru, büyüyle örülü bir dünyada unutulmuş sırlar, kadim güçler ve insan ruhunun karanlık tarafıyla yüzleşmeye davet ediyor.
Rana, Selendor Ormanı'nda kaybolduğunda, kaderinin sadece kendi ellerinde olmadığını fark eder. Orman, sadece bir yer değil, yaşayan ve nefes alan bir varlık gibi, ona hem yol gösterir hem de sınar. Burada, Astria adında bir koruyucu ruhla karşılaşır; ışık ve karanlığın dengesini temsil eden bu ruh, Rana'ya yol gösterirken, onu kendi karanlık tarafıyla yüzleşmeye zorlar.
Yolculuk, Rana'nın geçmişindeki sırları açığa çıkarmasını ve güçsüz sandığı yanlarının aslında onun gerçek gücünü nasıl oluşturduğunu anlamasını sağlar. Ancak bu sıradan bir kahramanlık hikâyesi değil; bu, seçimlerin, fedakârlığın ve insanın kendi gölgesini kabul ederek nasıl bir bütün olabileceğinin hikâyesi.
Selendor Ormanı'nın tehlikeleri ve gizemleri arasında, Rana sadece hayatta kalmaya değil, kendi ışığını bulmaya çalışır. Çünkü karanlık ne kadar derinse, ışık da o kadar parlaktır.
+21 cinsellik ve şiddet içeren sahneler bulunmaktadır. Bu hikaye Dark Romance kategorisindedir ve küçük yaştaki arkadaşlar için uygun değildir. Lütfen dikkate alınız.
✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩
Senin için her gün saçlarımı saldım. Dudaklarımdaki ruju tazeleyip durdum. Parfümsüz dışarıya çıkmadım. Yeni giysiler aldım. O giysileri hakkıyla taşıyabilmek için kilo verdim. Sırf sen birkaç saniye daha uzun bak diye hesaplar yaptım. Kahkaha atmadım, yüz hatlarımı korudum. Beni güzel gör istedim. Baktığında beni arzulaman için dünyanın en güzel kızı olmaya çalıştım. Güzel gözlerine bakarken kayboldum, derinlere battım. Sense elimden tutmak yerine beni gözlerinin derinliklerinde boğmayı tercih ettin. Kırmızı rujum dağıldı, makyajım silindi, saçlarım kabardı. Ve yeniden kilo alıyorum galiba. Seni beklemekten vazgeçtiğim gün, kendimden vazgeçtiğim gün mü olmalıydı? Hayır, böyle bitmesi şart değildi. Gözlerini açıp bana baksaydın, yaklaşıp ellerimi tutsaydın... Ya da en azından beni yanıtsız bırakmasaydın böyle bitmezdi. Eğer beni biraz bile sevseydin dünyanın en güzel kızı olurdum. En güzel, en asil ve en mutlu... Ama şimdi en suçluyum. Seni sevdiğim için, hiç olmadığım kadar suçluyum.
Vazgeçişimin damgası, intiharımın tescili. Dudaklarını bir kez bile öpememenin sancısı. Aramıza koyduğun duvarlardan atlama vaktim. Aşağı düşeceğim sevgilim ve öleceğim. Bir kez bile kalbine gömülmeyeceğim. Çürümeme izin ver. Bu yorgun beden karışsın toprağa ve and içelim birlikte, birbirimizi görmeyeceğimize. Sakın bir kavanoza koyma, kalbim çoktan darılmış sana. Ve o güzel gözlerin... Yaşarken görmedin, ölü bedenime değmesin. Beni en güzel halimle hatırla. Kanı çekilmiş, çürümüş ve delicesine sarhoşken değil. Senin için geldiğim o gün gibi, en güzel halimle...