Bir sabah, Mert uyanır ve hayatındaki en büyük eksikliği hisseder: Hatırlayamıyor. Bir hafta boyunca kaybolmuş, geri döndüğünde ise tüm hafızası bir boşluğa dönüşmüştür. Nereye gittiğini, neden kaybolduğunu, hatta kim olduğunu bilmemektedir.
Bir gün, kapısını çalan gizemli bir kadın, ona geçmişiyle ilgili acı verici bir gerçeği anlatmaya gelir. Ancak bu kadın, Mert'in kaybolduğu sürede bilinçli olarak hafızasını silen kişidir. Şimdi ise onu eski kimliğiyle yüzleştirip, yaptığı hataların ardındaki gerçeği bulmasını istemektedir.
Hafıza, güven, suçluluk ve gizemlerle dolu bu dünyada Mert, unutulmuş anılarını geri almak için harekete geçer. Her adımda geçmişiyle yüzleşmeye başlar ve gerçeğin peşinden giderken, kaybolan zamanların yarattığı boşluk derinleşir.
Peki ya bir kişi kendi geçmişini kaybederse, kimlik kazandıran tek şey kimdir? Mert, kaybolan parçaları buldukça, gerçekleri yeniden şekillendirirken hem geçmişin, hem de geleceğin yıkıcı sarmalına doğru sürüklenecektir.
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.