Ferit,
Bu satırları yazarken bile ellerim titriyor. Sana hâlâ ne söylemem gerektiğini tam olarak bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: Artık gidememek beni daha çok yoruyor. Bu yüzden bu sefer gerçekten gidiyorum.
Bizim hikâyemiz, en başından beri kırık dökük bir cam gibiymiş meğer. Her parçalandığında toplamak için uğraştık, ama ne kadar yapıştırsak da hep bir yerlerden kesildik. Ve ben en çok kendimi kanattım.
Seni sevmedim desem yalan olur. Seni sevdiğim için bu kadar kaldım, bu kadar kırıldım, bu kadar eksildim. Ama artık biliyorum, aşk sadece sevmek değilmiş. Aşk, aynı zamanda tamamlanmakmış, kendini kaybetmemekmiş. Biz birbirimizi severken kendimizden vazgeçtik.
Sen belki bu mektubu okurken öfkeleneceksin, belki gözlerini kaçıracaksın. Ama ne hissedersen hisset, şunu bil: Ben gerçekten gitmek istedim, Ferit. Çünkü kalmak, bizi de, beni de daha fazla tüketirdi.
Bu, bizim son satırımız. Kırık dökük bir hikâyenin son noktası.
Hoşça kal,
Seyran