"Gurur," dedim zorlukla. Söyleyeceğim kelimeler boğazımda düğümlenmişti sanki. "Ne zaman döneceksin?" "Bilmiyorum. Planlarımıza göre bir hafta içinde dönerim," dediğinde sanki görecekmiş gibi güçlükle başımı salladım. Bir hafta... Bu süre, hem çok uzun hem de çok kısaydı. Döndüğünde her şeyin aynı olup olmayacağını bilmiyordum. İçimde belirsiz bir endişe vardı. "Dön ve bana beyaz gül getir Yüzbaşı," dediğimde Gurur'dan hiç ses gelmedi. Telefonun ucunda bir sessizlik oldu. Bu sessizlik, içimdeki endişeyi daha da artırdı. Yanlış bir şey söylediğimi düşünüp kendimi kötü hissettim. Belki de bu kadar kişisel bir istekte bulunmamam gerekirdi. Belki de bu kadar erken bir aşamada böyle bir şey söylemek uygun değildi. "Gurur?" diye seslendim tekrar, sesim titrek çıkmıştı. Kalbim hızla çarpıyordu. Cevap vermemesinden korkuyordum. Belki de bu isteğim onu korkutmuştu. Belki de... Belki de bu ilişki daha başlamadan bitmişti. "Avukat," dedi sonunda, sesi derin ve iç çeker gibiydi. Sanki o da benim gibi bir an duraksamış, ne söyleyeceğini düşünmüştü. "Söz veriyorum, dönünce sana beyaz gül getireceğim," dediğinde içim rahatladı. Yüzüme yayılan gülümsemeyi engelleyemedim. Bu basit söz, içimdeki tüm endişeleri bir anda silip süpürmüştü. Not: Kitap kapağı yapay zek ile oluşturulmuştur.All Rights Reserved
1 part