Bazı hikâyeler mutlu başlamaz. Bazı hayatlar, insanı en dipten yukarı çekerek yazılır. Ve bazı karşılaşmalar, kaderin en ince hesaplarından biridir.
O, Türkiye'nin en iyi özel harekât timlerinden birindeydi. Zorlu operasyonlar, ölümle burun buruna geçen yıllar ve en önemlisi; kaybettikleri... Bir gece, bir operasyon ve tek bir hata... Tüm timini kaybetti. Suçluluk duygusu, yıllar boyunca ruhuna yapıştı. Artık sadece hayatta kalıyordu, yaşamıyordu. Ta ki onu tanıyana kadar...
Ve o... Türkiye'nin en genç ve en başarılı avukatlarından Lina Karaca. Küçük yaşta ailesini kaybetmiş, geriye yalnızca iki abisi ve bir kardeşi kalmıştı. Dışarıdan sert, soğuk ve ulaşılmaz biri gibi görünüyordu. Ama içinde fırtınalar kopuyordu. Hukuk onun için sadece bir meslek değil, adaletin terazisini elinde tutmaktı. Adalet uğruna ölüme bile yürüyecek kadar gözü karaydı.
İkilinin yolları, tek bir ortak noktada kesişti: Suç.
Adamın geçmişinden gelen bir gölge, devletin en derinlerine kadar uzanan bir sırla birleşti. O sır, genç kadını da içine çekti. Av olmamak için avcı olmak zorundaydılar.
Bir adam. Bir kadın. Kan, ihanet ve intikamın iç içe geçtiği bir savaş. Ve tüm bunların ortasında, birbirlerine tutunmaya çalışan iki yorgun ruh.
Bazen en büyük düşman, en yakında olandır. Ve bazen, en soğuk kalpler bile aşkla yanabilir.