Jimin, aşkının soğuyan ateşiyle her geçen gün biraz daha kül oluyor. Jungkook'a duyduğu sevda, bir gövdeyi yakan ama içini yok eden bir ateşe dönüşüyor. Birbirlerine yakın oldukları her an, Jimin'in ruhunda derin yaralar açıyor. Bedenleri bir arada olsa da, kalpleri uzak; çünkü Jungkook'un kalbi başkasına ait. Taehyung... O, her bakışta Jimin'in içine saplanan bir bıçak gibi, aşkının her zerresine bir darbe vuruyor.
Jimin susuyor, çünkü hiçbir zaman bir söz verilmedi. O, hiç beklemeden sevdikçe, aşkı sadece kullanılmışlıkla yoğruluyor. Her gece, Jungkook'un elleri ona bir rahatlık sunarken, içinde yalnızca kaybolan bir umudu taşımaktan başka bir şey hissetmiyor. Aşkın hüznü, bir yara gibi büyürken, Jimin kalbinin karanlık köşelerinde suskunlukla ölüyor.
Ama ya bu acı bir noktada sonsuza kadar sürecekse? Ya Jimin, bu aşkın peşinden sürüklenirken, bir gün tüm hayalini terk etmek zorunda kalacaksa? İntikam ya da vazgeçiş-belki her ikisi de... Ve sonunda, ne kalacak geriye? Sadece bir kırık kalp, kaybolmuş bir sevda, ya da bir umut parıltısı mı?