Kırık Düşler ve Kanlı Gerçekler
Gökyüzü titredi, yıldızlar birer birer söndü. Rüzgâr, geçmişin fısıltılarıyla doluydu. Bir zamanlar sevgiyle atan bir kalp, şimdi yankılanan bir boşluktan ibaretti.
Yağmur düştü, toprağa karıştı. Kırmızıya boyanan eller, artık temizlenmeyecek bir günahı taşıyordu. Zaman durdu, anılar sisin içinde kayboldu. Ve o, fısıldadı karanlığa:
"Beni affet, ama unutma."
Sevdiği her şeyi kaybeden bir adam.
Gerçek ile sanrı arasında sıkışmış bir zihin.
Ölüme boyun eğen aşklar, kanla yazılan yeminler.
Adrian Voss.
Hayatına giren herkesin trajediye sürüklendiği adam. Bir zamanlar sevdiği kadın, Sarah, kendi elleriyle hayattan vazgeçtiğinde, onun ruhu da toprağa gömüldü. Ama geçmiş asla geçmişte kalmaz. Şimdi Sarah, gölgeler arasından sesleniyor. Ya da Adrian öyle sanıyor.
İçinde kaybolduğu karanlığın ortasında Isabelle beliriyor-bembeyaz bir ışık gibi. Isabelle varken dünya duruyor. Kalbinin üstüne çöken ağırlık hafifliyor, aklı berraklaşıyor. Ama Isabelle onun kurtuluşu mu, yoksa en büyük yanılsaması mı?
Gerçekler kanla yazılmış bir hikâyenin içinde kayboluyor.
Adrian'ın gördükleri, hissettikleri... gerçek mi, yoksa çoktan delirdi mi?
Ve eğer gerçekten delirdiyse... onu kim durdurabilir?
Asenanın hayatı:
asena henüz 10 yaşındayken babası annesini acımasızca döve döve öldürüp dereye atmasıyla başlamıştır ve 13 yaşına kadar acımasızca şiddet görmüştür ve annesinin cansız bedeni bulununca babası ceza evine alınmış kendisi de yetim haneye bırakılmıştır babasını almaya gelen asker lere hayran kalmış ve hayallerinin peşinden koşup başarılı bir yüz başı olmuştur