"Sessiz bir söyleniş dudaklarımda; korku uğruna nice kadınları suçlayıp yaktınız. Ben de annemin mukadderatı gibi yakıldım, yıkıldım. Lakin yüreğim diri kaldı, zira zırhım örülmüş bir aşktan, ruhum tatmamış bir sevgiden ibaret.
Şimdi yaktığınız bu kadına iyi bakın; bir sonsuzluk çarkı ellerimde. Seç diyor bana kader; aşkın mı, itirafın mı?"
Bazı yaralar zamana değil, bir insana emanet edilir.
Geçmişin karanlık yüzüyle küçük yaşlarda yüzleşen Eva Güneş Kunt, annesinin onu terk etmesiyle hayatı altüst olur ve gençliğinin baharında yaşamak için kendine nedenler bulmaya başlar.
Ancak bir Kasım günü henüz yirmi üç yaşındayken tanık olduğu olayın etkisinden kurtulmak icin kaçmaya başkar ancak yüksek bir yerden düşer ve gözlerini açtığında kendini hiç bilmediği bir kasabada, karanlığın ortasında bulur.
Çünkü benliği dahil geçmişine dair hiçbir şeyi hatırlamamaktadır.
Yüreği yalnızca geçmişi hatırlamak için çarpan Eva'nın kalbine başka bir kalp dokunur: Kutlu Han'ın kalbi.
Ancak Eva'nın asıl sınavı tam da bu zamanda başlar. Bir seçim yapmak zorundadır: aşk ya da itiraf...
Beyazın ve siyahın, gecenin ve gündüzün, ışığın ve karanlığın aşkın ve itirafların dans ettiği bu büyüleyici müzikte "Ebediyet Çarkı" dönmeye devam ediyor...
"Demek telefon görüşmesi yapmak için her şeyi yaparsın öyle mi?"
Başımı Hızla yukarı aşağı sallayıp
"Yaparım"
"O zaman cehennemine hoşgeldin küçüğüm"
Benden en fazla ne isteyebilirdi ki?
Telefona ihtiyacım vardı hemde en kısa sürede
Bir telefon görüşmesi için her şeyi yapacaksın deseler hayatta inanmazdım
Demek ki büyük konuşmamak gerekiyormuş
hikaye adı üstünde sert olacak sonra tecavüz falan diyen burdan sonrasını okumasın yoksa engeli basarım
Hikaye (BxB) olacak ve kapalı cezaevinde geçecek
Gerçek kurum ve kuruluşlarla alakası yoktur