Neydi hayal? Gerçek kimdi? Soyuttu hayal ve somuttu gerçek.Bu birbirine zıt gözüken iki kelime, aynı zamanda benzerlikler de taşırdı.İkisi de yalnızca iki hece.Gerçekler can yakardı, acıtırdı.Bazen mutlu olmamıza kapı açar, anahtarı da avcumuza sıkıştırırdı.Ama o anahtar zamanla can yakar, hatta yara yapardı.Gerçekler yara açardı.Kabuk bağlaması geç olur, kanaması bir o kadar kolay.Gerçeklerin içinde katî suretle; ya hüzün, ya mutluluk vardı.Sonuç için gerçeklerin yaşanılması gerekirdi.Peki hayal? Hayal sınırsızdı.Kimse kötü bir şeyin hayalini kurar mıydı? Saçma.Orada her şey yolundaydı.Çünkü canımız ne isterse onu yapardık ve sonucu biz belirlerdik.Önce gözlerimi kapatır, kahramanları belirler, onlara roller verir ve istediğimiz yerde de keserdik.Gerçekler...Gerçeklere yön veremezdik.Her şey gelişigüzel seyreder, sonuçları da kuvvetle muhtemel.Hoş, gelişigüzel miydi de bilinmez.Şimdi onu bunu boşverelim de, "Hayaller kurarak, gerçeklere biraz ayıp etmiyor muyuz? "
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."