❝Yaralı bir Anka, ilk bulduğu kafese sığınır.❞
Bazı karşılaşmalar tesadüf değildir. Ve bazı tesadüfler, karanlıktan başka bir şey getirmez.
Psikolog Burçin Eda Diken, hayatını başkalarının yaralarını sarmaya adamış genç bir kadındır. Fakat bir gün, kendi yarasının hâlâ kanamakta olduğunu fark eder. Kliniğin düzenlediği bir etkinlikte gelen mektup her şeyi değiştirir.
"Seni istiyorum ve elde edeceğim."
Gizli çekilen fotoğraflar, isimsiz notlar, kapıya bırakılan güller... Hepsi, geçmişte yarım kalan bir hikâyenin bugüne uzanan kırık parçalarıdır. Fakat bu sefer hasta koltukta değil, gözlerinin tam önündedir. Ve onu yıllardır uzaktan izleyen bir çift göz, artık hiç gözünü kırpmamaktadır.
Çocuklukta filizlenen bir bağ...
Unutulmuş bir festival günü...
Ve zamanla şekil değiştiren, adı sevgi sanılan bir takıntı...
Burçin, geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalır. Ama bazı geçmişler vardır ki, sadece hatırlanmaz... Can alır.
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.