SEVDAM KARADENIZ
Gölün yüzeyi gece kadar karanlıktı. Ay ışığı suya soluk bir iz düşürüyordu ama bu gecenin ağırlığını hafifletmeye yetmiyordu. Gözlerim Aslan'a kilitlenmişti. Yıllarca içimde taşıdığım soruyu nihayet sorabildim:
"Beni neden terk ettin?"
Sesim titredi ama durmadım. "Neden benim için savaşmadın, Aslan? Eğer sende, bende olan cesaretin yarısı olsaydı... Biz bambaşka olabilirdik."
Gözyaşlarım kontrolsüzce akıyordu. Yüzümden süzülüp çeneme, oradan da toprağa düştüler. İçimde biriken her şey gecenin sessizliğine karışıyordu.
Aslan derin bir nefes aldı ama gözlerini kaçırdı. "Seni çok sevdim, Afet... Ama o zaman bir şansımız yoktu. Eğer birlikte kalsaydık, kan dökülürdü."
Bu sözler içimdeki boşluğu doldurmadı, aksine daha da derinleştirdi.
"Bütün dünya üzerimize silah doğrultsa bile ben yine senin önüne atlardım!" Sesim öfkeyle titredi. "Ben her şeyi göze almıştım ama sen... Sen kaçtın. Beni nasıl bıraktığını düşündün mü?"
Nefesim düzensizleşti, gözyaşlarım durdurulamaz hale geldi.
"Ben seni hep düşündüm, Aslan. Fazla düşündüm... Ve fark ettim ki kendimi hiç düşünmemişim. Hep senin ardında koştum. Ne uğruna? Koca bir hiç uğruna...*"
Aslan sonunda başını kaldırdı. Gözleri doluydu ama artık hiçbir anlamı yoktu.
"Özür dilerim." dedi sadece.
Ama çok geçti.
Ben sadece onu kaybetmemiştim. Kendimi de kaybetmiştim. Ve artık geri dönüş yoktu.
Aslan ve Afetin hikayesini okumaya hazır mısınız?