"Bazen hayat, seni hayatta bırakmak için başkalarının ölmesini ister."
"Ve bazen, birini öldürdüğünde asıl kurban sen olursun."
Asena'nın hayatı, her zaman hayatta kalma mücadelesiyle geçti. Çocuk yaşta kaçmak zorunda kaldığı bir ev, ardında bırakmak zorunda olduğu bir geçmiş, sokaklarda öğrendiği sert gerçekler... Ama o, hep düştüğü yerden kalktı. Kendi hayatını, kendi elleriyle kurdu. Özgürlüğünü, kazıyarak aldı.
Ve bir gece, tüm hayatı bir kez daha değişti.
Tenha bir sokakta, bir çığlık duydu. Yardım etmek için oraya gittiğinde, bir kadını köşeye sıkıştıran adamı durdurdu. Ama o adamın arkasındaki gölgeyi göremedi. Dikkati dağıldığında, ölüm ona bir yumruk gibi çarptı. Tekme, darbe, kan... Ve sonunda, hayatta kalabilmek için o adamı öldürdü.
Ama o adam, sıradan biri değildi.
O, gücü sınır tanımayan bir adamın manevi oğluydu. Ve Asena'nın o gece attığı tek bir hamle, onun adını bir ölüm listesine yazdırdı.
Şimdi pesinde bir gölge var. O gölge, onun 23. yaş gününü son günü yapmaya kararlı.
"23'üne kadar kalan hayatının tadını çıkar küçük kız."
Asena'nın önünde iki yol var: Ya kaderine razı olup ölümü bekleyecek ya da bir kez daha hayatta kalmak için savaşacak.
Ama bir şey var.
Asena, asla pes eden biri olmadı.
Ve bu, onun en büyük sınavı olacak.
Şimdi oyun başladı.
Hazır mısın?
Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı.
Babası ve abisi tarafından ayak bağı gibi görülür ve onlar için para kaynağı olmaktan ileri gidemezdi. Ama günün birinde, celladı olan kişi ona hayatının aslını gösterdi, bir intikam uğruna ailesinden koparıldığını söyledi.
Seneleri acıyla geçen Melis, kendini yepyeni bir sayfa açmış halde buldu ama hiçbir şey beklediği gibi değildi. Olamazdı.
Çünkü onun sevilmeyecek çok yanı vardı.
"Koskoca evinize bir beni sığdıramazdınız. Madem sığdıramayacaktınız, o zaman beni o cehennemden neden kurtardınız?"