" Bu giydiğin kefene hiç benzemiyor, keşke cenazen için daha uygun birşey giyseydin küçük kadın" dedi ve doğruldu bense nefesimi tutmuş yüzne bakıyordum.
Cenazem vardı benim bugün...
Cenazeme katılıyordum .
" Haklısın ölmek bedenden ibaret değildir, beden sağken ruh ölmez mi ?" Dedim siyahlarına bakarak , bu sefer nefesini tutan kişi o oldu , böyle birşey söyleyeceğimi beklemiyordu .
" Ruh ölürse bedende ne kalır ki , bedende ruhla beraber ölmez mi ?" Dedi üzerime doğru yürüyüp, sesler kesilmişti ve herkes bizi dinliyordu ailem de dahil .
" Yaraları beden değil ruh alır yani beden ruhla beraber ölmez, ruh ölür ama beden yaşar , ruh yaralar, darbeler alırken beden daha da kuvvetlenir . Mesela senin gibi Karan ağa " dedim manidar bir şekilde gözlerine bakarak, Karan ' ın kaşlarını çatarak bana baktı, herkes sessizliğe bürünmüş bizi dinliyorlar dı .
" Yanlış örnek, ben değil sen, bunca şey senin içinde yaşadıkların, ruhun o kadar yara, darbe almış ki artık ruhun iyileşmeyi bekliyor ama ... Aksine daha fazla yara ve darbe alacak, " son söylediklerini kulağıma eğilerek söylemişti.
Ve bir daha kendime ve kalbime soruyorum ben nasıl böyle bir adamı hâlâ seviyorum ?.
**"Ben, Zeylan...
Kanla mühürlenen bir barışa, gözyaşıyla adım atan bir kızım.
Çocukluğum, bir sabah sessizce sırtıma yüklenen bir bohçayla bitti. Ne annem uğurladı beni, ne de babam başımı okşadı. Sadece sustular... Töre konuştu.
Beni bir eve değil, bir yemin uğruna ateşe attılar.
O evde bana eş değil, düşman oldular. Gözlerimin rengi kadar lanetliydim onlara, ellerimin küçüklüğü kadar güçsüz... Ama kalbim büyüktü.
Ve o kalpte, adını anmaya bile korktuğum bir adam vardı: Rêzan.
Ben ona sığındım, o töreye...
İkimiz de kaçamadık yazgımızdan...
TO4173XC