"Adın ne?" diye sordu.
İşte o an geldi. Planlı ama doğal görünmesi gereken cevabı verdim.
"İz," dedim. "İz Arsen Keskin."
Sarp, bu ismi kafasında bir yere not alıyormuş gibi kısa bir duraksamayla tekrarladı.
"İz..."
Sonra hafifçe başını salladı, yüzünde yarı alaycı bir gülümsemeyle.
"Garip bir isimmiş. Ama akılda kalıyor."
"Senin de öyle," dedim. Dudaklarımda belirsiz bir tebessüm vardı. "Ses tonun biraz fazla kendinden emin. İnsan unutamaz."
Gözleri hafifçe kısıldı, o gülümseyiş genişledi. "Fena değilsin." dedi. "Ama dikkat et... Fazla yakın oynarsan, yanarsın."
"Yaklaşmadan ateşle nasıl oynanır ki?" diye mırıldandım, tam arkamı dönüp giderken.
Ardımda kalan sessizlik, oyunun ilk hamlesinin başarıyla tamamlandığının göstergesiydi. Artık beni tanıyordu.
Ve adımdan daha fazlasını merak etmeye başlamıştı. Bunu gözlerinde gördüm.
O gün, o okulun ön bahçesinde yalnızca bir termos devrilmemişti.Bir düzen... hafifçe çatlamıştı.
Ve ben...
İz Arsen Keskin, artık bu oyunun içinde resmi olarak vardım.
"O silahı elinden indir!" Dediğimde yan duran vücudunu bana doğru çevirdi ama o silah abimin alnına daha çok yaslandı.
"Yoksa?" Diye soruşu meydanda ki bütün insanları endişelendirmeye yeterdi.
Çenemi herkesin inadına dikleştirip "Yoksa sana yemin olsun ! Bu meydanı kanınla yıkarım!" Diye bağırdım.
"Efsun!" Diyen abime bakmadım, yüzü kan içindeyken ona bakıp gardımı düşürebilirdim.
"Demek kanım ile yıkarsın ha !" Dediğinde fısıltısı bile meydanı inletti.
"Azad ağa, yaparım bilirsin! Bu seni ilk vuruşum olmaz!" Deyişim onun kaşlarını çatarakken kalabalıktan bir kaç kişinin kaçmasına sebep oldu.
Koskoca Mardin!
En iyi o bilirdi yıllar önce nasıl AZAD KARAASLAN'ı gözümü bile kırpmadan vurduğumu.
O gün Mardin yasa bürünürken Diyarbakır'da zılgıtlar eşliğinde bir çok kapıda düğün yapıldı.
Ben EFSUN ŞANLI...
Yıllar önce babamın kanını akıtan adamın kanını bu meydanda dökmüştüm.
Zerre korkmadan, zerre aşkımı aklıma getirmeden.
Bunu tekrar yapacağımı onun gibi Mardin de biliyordu.
"O halde durma, yine elin titremesin!" Dediğinde onunla beraber tetiği indirdim.
Arkamda koskoca Diyarbakır'ın en büyük aşireti olan Şanlı Aşireti vardı.
Benim Aşiretim!
Onun da arkasında Mardin'in en büyük aşireti olan KARAASLAN aşireti vardı.
Liderliğini onun yaptığı Aşiret.
"Abi'mi bırak azad ağa!" Dedim durması için.
"Babam gibi onun da kanını akıtmana izin vermem! Babamın kanı için sadece senin kanını döktüm ama Vallahi, Billahi ve Tillahi abim için ailende ki herkesin kanını dökerim!" Diye devam ettim.
Uğultular arttı da arttı.