Milyonlarca yıldızın içinde, iki kayıp, yaralı ve hüzünlü yıldızın birbirini bulması ile başladı her şey. Lakin yıldızlar kavuşursa çarpışırlardı, çarpışırlarsa sönerler... - Rüzgar için herkes düşmandı, özellikle babasının evli olduğu kadın. Şimdi bir de o kadının bir kızı olduğunu öğrenmişti, bu da yetmezmiş gibi artık aynı evde yaşamak zorundalardı! Elbette ki genç adam bunu kabullenemezdi, bu yüzden bir planı vardı. Fakat siz plan yaparken hayatın sizin için başka planları vardır, Rüzgar bunu düşünememişti... Toprak için ise durum farklıydı. O, kendi küçük dünyasında mutluydu. Rüzgarın aksine... Yıllarca kendisine hem anne hem de baba olan dayısı varken; ne bir anneye, ne de zengin bir hayata ihtiyacı yoktu onun. Ailesini her şeyden çok severken, mutluyken, annesinin onu yanına almasını istememişti. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, karşısında Rüzgar gibi bir düşmanı hak edecek ne yapmıştı ki? - Yaşadıkları, yaşayacakları acıdan başka bir şey olmasa da gidemeyecekler birbirlerinden... Birbirlerine çarpıp sönseler bile gidemeyecekler... Bir umut, toz taneleri şeklinde süzülürken kavuşurlardı belki birbirlerine... - Sıradan üvey abi kurgusu olan bir hikaye değildir! (İki gencinde direk öpüşmeye başladığı ya da oğlanın kızı taciz ederken aşık olması gibi...) Bu hikaye iki yaralı gencin hikayesidir. İki gencin; ailevi sorunlar yaşaması, aşkı öğrenmesi, kendilerini keşfetmesi, hayata meydan okuması, eksik taraflarını tamamlamalarının hikayesi...