Hera'nın dünyasında, bazen kelimeler kaybolur, duygular sessiz bir yankıya dönüşür. Her şey yerli yerinde gibi görünürken, tuhaf bir kopukluk vardır. Anlam veremediği görüntüler, kulağına fısıldayan görünmeyen sesler... İçinde büyüyen bu belirsizlik, ona her gün biraz daha ağır gelir. Gerçek ile hayalin iç içe geçtiği bu dünyada, ailesi olarak bildiği kişiler giderek yabancılaşırken, aradığı cevaplar bulanık bir sis perdesi ardında gizleniyor. Her geçen gün, gördüğü her detay, onu daha da büyük bir karanlığın içine çekiyor. Hera, bilmediği bir hikayenin içinde kaybolmaya başlarken, sorusu aynı kalıyor: Gerçek gerçekten ne kadar güvenilir?
Ben seni seviyorum...kardeşimden farksız o hem 5 yaş küçük...ufaklıkla ne işim olur...
Dizlerimin üzerinde eğilip kapıya biraz daha yaklaştım..
-Bin gönlüm olsa birini vermem.. Benim gözüm sadece seni görür... Hem görmedin mi erkek çocuğundan farksız.. Kıskanacağın son kişi bile değil...
Titreyen dizlerimle ayağa kalktım... Perdeyi araladım.. Balkona çıktım.. Semih gelen sesle başını bana çevirdiğinde.elinde telefon öylece kaldı... Gözlerine baktığımda anlamıştı onu duyduğumu.. Balkonda duran kitabımı aldım ve tekrar içeri girdim... Kapıyı kapatıp perdeyi çekmeden son kez yüzüne baktım..
Ve o perdeyi kapattıktan sonra yıllarca onun olduğu tek bir gün açmadım...