Akın, sabahın erken saatlerinde okulun bahçesindeki çardakta yalnız başına otururken, içindeki boşlukla baş başadır. Siyah saçları, yıpranmış kazağı ve gözlüklerinin ardındaki hüzünlü bakışlarıyla, kendini okulun kalabalığından soyutlamış gibidir.
Tam o anda Deniz adında biri yanına gelir. Deniz, Akın gibi sessiz ve içine kapanık görünse de, bakışlarında farklı bir anlam vardır. Akın’a çardağın onun için özel bir yer olup olmadığını sorar. Aralarında geçen kısa diyalog, her ikisinin de içsel yalnızlıklarını fark etmelerini sağlar. Deniz, bazen insanın yalnızken daha çok var olduğunu, kaybolduğunda ise kendine daha çok yakınlaşacağını söyler.
Akın, içinde bulunduğu boşluğu ve kaybolma isteğini dile getirirken, Deniz ona karanlığın bazen insanı götürecek bir yol sunduğunu ama bir yere gitmek istemiyorsa kalması gerektiğini anlatır. İkisi de birbirlerinin yalnızlığına sessizce dokunarak, derin ama kelimelerle ifade edilemeyen bir bağ kurmaya başlar. Bu tanışma, ilerleyen zamanda hayatlarında bir şeyleri değiştirecek gibi görünmektedir.
"Demez mi anası, topallığına bakmadan benim kızıma göz koymuş diye? Der. Bu konuyu bir daha açma anne."
******
"Seni yaktım, kül ettim ruhumda; ama yine bana senin kokun geldi. Meğer ben seni küle çevirirken, ruhum iradesizce kokunu saklamış," dedi gözlerime bakarken. Sözleri dudaklarından her saçıldığında, benim cehennemden farksız kuyularım harlanarak coşkunca alevlendi ve onun sözlerinin ucunu yaktı, tutuşturdu. Yakmalı ya da yanmaya hazır olmalıydım.
GÜL KOZASI İSMİ İLE YAYINLANAN İLK KİTAPTIR.
13.08.2020 tarihinde yayımlanmaya başlamıştır.
HİKAYE ŞAHSIMA AİTTİR. ÇALINMA DURUMUNDA YASAL İŞLEM BAŞLATILACAKTIR...