Anka, hayatta hep kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmıştı. Ailesinin sert kuralları ve soğuk duvarları arasında büyüdü; sevgiye, bağlılığa, hatta güvene bile inancını çoktan yitirmişti. Yeni bir başlangıç yapmaya karar verdiğinde, kimsenin bilmediği, ıssız bir eve taşındı. Sessizlik, ona huzur getirecekti. Ya da o öyle sandı.
Ama o evde yalnız değildi.
Geceleri pencerenin önünde beliren bir siluet... Her adımında ensesinde hissettiği bir nefes... Karanlığın içinde saklanan bir çift göz...
Pars.
Kim olduğunu bilmiyordu. Neden orada olduğunu, ne istediğini, hatta ne zaman başladığını bile bilmiyordu. Ama o vardı. Ve onu izliyordu.
Başta sadece korkuyordu. Sonra merakı korkusunu gölgelemeye başladı. Ardından bir şey oldu.
Ona yaklaşan adımlar, geri çekilmeyen bir gölge, kaçmasına izin vermeyen bir dokunuş...
Anka, hayatında ilk kez gerçekten korktu. Çünkü içindeki karanlık, Pars'ınkine yanıt veriyordu.
Ve belki de en kötüsü... Kaçmak istemediğini fark etti.
-
"Belki de seni öldürmemeliyim Anka," dedi sert ve boğucu ses tonuyla. "Bu kadar dikkatimi çeken birini harcamak yazık olurdu..."
Bana doğru iki eli cebinde yavaş yavaş adımlarken,kısık gözlerini bir an bile benden ayırmıyordu "Ne yaptın bana" dedi. Sorduğu sorunun verdiği panikle derin bir nefes verdim buz gibi havaya.Eli kolu bu kadar uzun olamazdı değil mi? Birisi birşey mi söylemişti ?
Kendimi silkeleyip, kaçırdığım gözlerimi ona diktim.Hoşuna gitmiş olacak ki yüzünde bir sırıtış peyda oldu.
"Benim bu işle hiçbir alakam yok, herşey Semanın halt yemesi, bu deli saçması işe bulasmayalım dedim ama dinlemedi beni ve-" sözümü kesen adımlaması , önümde son bulurken bana doğru eğilip yüzünü yüzümle hizaladı. Tam o anda gidip gelen oto yıkamanın ışığı pes edercesine hepten kesildi.
Panik dalgası içimde dahada büyürken, karanlığın içindeki o bir çift göz, istifini hiç
bozmadan
" Ne yaptıysan" düzeltmek adına tekrarlayıp " Ne yaptıysanız, işe yaradı. Sözünde durdun. O gün istemediğim herseyin bugün
kölesiyim küçük Vesvâs"
******