"Birbirinin içine girerek çözülemeyecek biçimde karışmış olan, iç içe geçmiş, çapraşık."
Asil Arslanlı soyadı, dünya çapında görkemli bir imparatorluk gibi yükselirken onun gölgesinde büyüyen Gazel Arslanlı, kendi hayatının yalnızca bir piyon olduğuna inanmaya başlamıştır. Daha 15 yaşında, annesinin ruhsal kaybıyla parçalanmış, babası Ares'in karanlık oyunlarının içine hapsolmuş, satranç ve poker taşlarının gölgesinde yetişmiştir. İki ağabeyi ve babası dünyanın en karanlık ve sarsılmaz itibarına sahipken, Gazel için bu sadece gölgesinde büyüdüğü birkaç harf dizilimidir.
Bir yanda Arslanlı Holding'in ihtişamı, diğer yanda ailenin kanlı sırları... Gazel, fotoğraf makinesinin vizöründen baktığında gerçekleri saklamaya çalışan bir dünyanın yansımasını görür. Ama en büyük sır, kendi kaderinin ta kendisidir.
Bu soğuk savaşta kendi kalemini eline aldığı an yazdığı hayatı kimse tarafından beğenilmez. Yazgısını en ince çizgilerle kaleme alan Gazel'in hayatı da ipin iki ucundaki cambazın soluğu kadar keskindir. Geçmişine gömmeye and içtiği her şey, yirminci yaşında teker taker ortaya çıkmaya başlarken Gazel geçmişiyle yüzleşmekten kaçınamaz.
Geçmişin hesaplaşmaları, kardeşler arasındaki uçurumlar ve eski dostlukların açtığı yaralar arasında Gazel, kim olduğuna ve kime dönüşeceğine karar vermek zorundadır. Masanın başında kim oturacak: kukla mı, yoksa kendi hamlesini yapan bir şah mı, yoksa kral kılığına girmiş soytarı mı?
Hayatı bir girift ile örülüyken kendisi bu çapraşıklığım içerisinden nasıl kurtulabilecek? En yakını sandığı en uzağında, gerçek sandığı yegane şey kandırmacanın ötesine uzanamadığında nasıl hayatta kalmayı öğrenecek?
"Düğümler ruhumda saklı,
Her yol karanlığa çıkmalı.
Girift kalbim soruyor bana:
Hangi bağ çözülmeli, hangisi kalmalı?"
Hedefleri için gözünü karartmış olan Alin, bir yıl daha sınava çalışma kararı alır. Her şeyi bir kenara bırakmış, yalnızca derslerine odaklanmışken, kütüphanede tanıştığı bir adamla sınırlarını koruyacak mı yoksa yıkacak mıydı?