Silah tutan birinin elleri barut kokardı. Gül tutan birinin elleri ise çiçek kokardı...
Peki bir eli silah, bir eli çiçek tutan biri ne kokardı? Çiçek ile barut.
İki şey vardı, vazgeçilmez.
İki çiçek, iki barut. Biri mezardaki iki çiçek, diğeri mezar koruyucusu kanatsız iki melek.
İki şey vardı, kaçınılmaz.
Bir ölüm, bir yaşam. biri gitmekte olan biri bitmekte olan.
İki şey vardı, çizgi.
Aşk ve nefret.
İki olasılık vardı bunda, ya aşktan nefret; ya nefretten aşk...
Bu masalda ise her ikisi de...
Aşktan nefret mi daha güçlüydü, Yoksa nefretten aşk mı?
Aksel Batur mu yenecekti, Kuzgun Zemheri mi?
Ya da ilk Çiçek mi kesecekti, Barut mu deşecekti?
⚜⚜⚜️⚜⚜
"Allı Turnam git bizim evden."
"Hani ev senin yüreğindi? "
"Git benden işte. Git yüreğimden. Gerekirse kalbimi de al git. "
Nabzına baktım zayıftı ama ölmemişti iki yerinden vurulmuştu çok kan kaybediyordu. Yardım çağırmam gerekiyordu ama telefon burda çekmiyordu bile.
Sonra biri kolumdan tuttu korkudan bağırdım. " Kim...kimsin sen" askerdi konuşan.
" Benim adım Leyla merak etme sana yardım edeceğim ama telefon burda çekmiyor. Gidip yardım bulmam lazım" bana baktı nefes alış verişi güçlük çekiyor gibiydi yarası ağırdı uyanık olması mucize gibi bir şeydi.
"Şimdi izin ver gidip yardım getireyim" ayağa kalkıp gidecekken yine tuttu beni
"Buraya nasıl geldin bilmiyorum ama burda kolay kolay kimseyi bulamazsın kumral kız "
Benim kumral olduğumu bu karanlıkta nasıl görmüştü.....
Binbaşı Kerem Öztürk & Leyla Seyhan