Sena Soytepe...
Sena, derin yaralarının sarılmasını bekleyen, ancak o yaraları daha da derinleştiren, sadece hayatın acımazlığına göz yuman biriydi.
Her şeyin bir kurala göre düzenlendiği bu dünyada yaşamak zordu.
Yedi kurban.
Her biri ölü yedi kurban.
Kaderlerinin çarkları aynı anda çevrilen bu yedi insan, asla beklemedikleri bir anda bir araya gelir. Hepsi aslında birbirini yakından tanıyordur, ama kimse bunun farkında değildir.
Açılması gereken kilitler ve çözülmesi gereken sırlar vardı. Ama o sırları yalnızca sen çözebilirdin.
Evet, doğru duydun sen. Sen bu evrenin asıl yöneticisi ve kurucususun. Birleştirmen gerekenleri birleştirip, çözmen gerekenleri çözmek senin elinde.
Katliam, o örgütün yaptığı tek şey katliamdı.
Aşk, her şeyin arasında bir anda beliriyor. Ama bu olayların seyrini değiştiriyor, çünkü herkesin kim olduğu çoktan açığa çıktı.
Peki sen bu sırları çözüp, o yedi kurbanı oradan çıkarabildin mi?
Bütün ipuçlarını topla. İşte o zaman aradığın her şey ortaya çıkacak. Bu satırlarda bile karşı karşıya olduğun bir sır var.
Sena Soytepe.
Ali Demir .
Kerem Vural .
Sibel Selvi .
Bade Uz .
Gökalp Çevik.
Batuhan Bolaç.
Bu yedi kurban senin yönetimin altında.
Alaz Soytepe işte bu ismi asla unutma.
O zaman ilk ipucunu veriyorum.
Satrançta oyununun kurallarını bilmeden oynamaya başlarsan, şah mat olursun. Vezir her hareketi yaparken, Şah sadece olayın seyrini izler.
Peki, kendi karanlığında kaybolan insanlar bu oyun için hazır mısın?
"Korkuyor musun?" diye sordu, yüzüme biraz daha yaklaşırken. "Korkutuyor muyum seni?"
"Korkuyorum," dedim, ağlamamak için kendimi zor tutarken. "Ben bu adamı tanımıyorum."
"Tanı o zaman," dedi sertçe. "Keskin Kırım bu."
Kanlı elini yüzüme dokunmak için kaldırdığında istemsizce geri çekildim.
Eli havada asılı kaldı. Sonra yumruk yapıp indirdi.
"Sevdiğin adam bu," dediğinde bakışlarımı ona çevirdim. Gözleri öfkeyle parlıyordu.