Bazen tek bir gece, bir ömrü yakar.
1700'lü yılların son demlerinde, Lale Devri'nin ihtişamı sarayları süslerken;
Osmanlı'nın taş duvarlı kasabalarından birinde, sessizlik, küle dönüşmüş haykırışları saklıyordu.
Ayıntap yanıyordu.
Dostluklar birer birer eriyor, kardeşlik hançerle son buluyordu.
Ve o gece, karanlığın tam ortasında;
Emir adında dürüst, sessiz bir çocuk;
yalnızca annesini değil, tüm hayatını kurtarmaya çalışıyordu.
Ama ihanet, en çok en yakınından vurur.
Dostlar sırtını döndü.
Kardeşler adını unuttu.
Ve kasaba, adını lanetle andı.
Zindana düştüğünde yalnızca elleri değil, geçmişi, gururu ve masumiyeti de zincirlendi.
Ama her zindan bir son değildir.
Bazı zindanlar;
Bir halkın kaderini, bir liderin doğuşunu,
ve bir imparatorluğun sessiz çöküşünü fısıldar.
Küller içinden doğacak bir isim:
Ayıntap Beyi Korkut Bey.
Adaletin, ihanete karşı yürüyen gölgesi.
Bir isyanın, bir ödeşmenin, bir uyanışın kıvılcımı.
Şimdi karar zamanı:
İntikam mı daha adil,
yoksa adalet mi daha intikamcıdır?
Elif 21 yüzyılda yaşayan, hayatında sadece nenesi olan yalnız ve depresyonla mücadele eden bir hemşireydi.
Bir gün nöbetteyken cok sevdiği bir hastasını kaybetti. Bunun üzüntüsü ile başa çıkmaya çalışırken ansızın kendini 13. Yüzyılda buldu.
Hayat Elif'e acımasız sürprizler hazırlamıştı. Ve bir de AŞK.
Elif 13. Yüzyılda aşkı bulsa bile o zamanda yaşaması mümkün müydü?