"Gerçek bazen sadece başka bir yanılsamadır."
Bir zihin düşün... kendi içinde koca bir evren barındıran. Ama o evrende duvarlar çatlamış, odalar karanlığa gömülmüş, aynalar kırılmış. İçinden sesler geçiyor, bazıları tanıdık, bazıları hiç duymamış gibi. Onun adı belli değil. Ya da çok fazla adı var. Belki hiç kimse. Belki de herkes.
Araftaki Sınır Çizgisi, şizofreniyle yaşayan bir karakterin gözünden, hayatın ne kadar bulanık, belirsiz ve çarpıcı olabileceğini gözler önüne seriyor. Kitap, yalnızca bir ruhsal bozukluğu anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda toplumun dışladığı, anlamadığı, çoğu zaman sessizce unuttuğu bir bireyin iç dünyasında yankılanan çığlıkları da gün yüzüne çıkarıyor.
Anlatıcı, kimi zaman kendi zihnindeki karanlık sokaklarda kayboluyor, kimi zaman ise bir anıya, bir kokunun hatırasına tutunarak gün ışığına ulaşmaya çalışıyor. Gerçeklik onun için sabit değil; değişken, kırılgan ve çoğu zaman tehditkâr. Her kelime, her cümle bir bulmacanın parçası. Okur, bu parçaları bir araya getirirken, aslında kendi içsel arafına da bir yolculuğa çıkıyor.
Bir yanda geçmişin hayaletleri, diğer yanda geleceğin belirsizliği. Kim doğru? Kim yalan? Kim dost, kim düşman? Ve en önemlisi... "Ben" dediğimiz şey gerçekten var mı?
Bugün tam bir ay oldu buraya geleli. Dört duvarın arasındayım. Küf kokuyor burası, biraz da is. Derin bir koku çekiyorum içime, işte diyorum kendime; İşte benim yaşama sebebim bu.
Zar zor sığdığım yatak bu gece bana dar olmakta kararlı, uyku denen o lanet şey girmiyor gözüme. Bedenim bir külçeden farksız, dört gündür uyumamışım. Yine girmiyor. Gözümü her kapattığımda cesetler beliriyor o karanlıkta. Ceset denmez ona, olsa olsa leştir o. Derdi amcam yanımda olsaydı. Haklı, leşti her biri.
'İlk günler kusarsın sürekli, uyuyamazsın, rüyana girer kabus ederler.' Demişti amcam, şimdi söylediği her şeyi yaşıyorum. Apansız bir ürperti geliyor engel olamadığım, rüyalarımı kabus ediyorlar epey bir vakittir.
Bunların hepsi birkaç aya mazi olacak, biliyorum. Ne artık rüyama girecekler, ne de leşlerini görünce kusacağım. Ben artık öldürmek için yaşayacağım.
Ben kim miyim?
Ben Dinçer, Dinçer Demirsoy. Başka da hiçbir şey değilim zaten. Hayatta bir şey olmak için işte şimdi tam da buradayım. Tek bir kelimeyle anlatamadığım bu şehirdeyim. Ölü kentteyim, ölü zırhlarının içindeyim, leşlerin her gün daha da arttığı bir mezarlıktayım.