Gece, her şeyin başladığı zaman dilimiydi. Ay, karanlık gökyüzünde solgun bir ışık yayıyor, dünyayı yavaşça uykusuna davet ediyordu. Fakat o, hiçbir zaman uyumazdı. Geçmişin hıçkıran hatıraları, her gece biraz daha belirginleşiyor, her an, her adım, biraz daha ağırlaşıyordu.
Savaş, düşmanlık, ve kinle yoğrulmuş yıllar... Her şeyin temeli, bir zamanlar düşman olan iki kalbin arasındaki çürük yeminlerle inşa edilmişti. Oysa şimdi, o yeminlerin gölgesinde, yavaşça ama fark edilmeden başka bir şey filizleniyordu-belki de bir şeylerin sonu, belki de bir şeylerin başlangıcıydı.
Sen, bana her zaman uzak kaldın. O uzaklık, beni seninle daha çok birleştirdi. Zamanın nehrinden, seni alıp şimdiye getirdim. Ama unutma, nehrin her iki yakasında da düşmanlar vardı. Ve her adımda, ben yine seni sevmekle suçlanacaktım.
Geceyi ayakta tutan bir yıldız vardı. Gündüzün sıcaklığına rağmen, ışığını yakalamaya devam ediyordu. O yıldız ben oldum, sen ise bir zamanlar karanlıkla sarılı bir gölgedin. Ama şunu unuttum: Karanlık, yalnızca bir başka ışık olmadan var olabilir.
İşte böyle başladık-savaşla, ihanetle, ve en sonunda... belki de bir aşkın ilk adımlarını attık. Dün, seni sevmek için bir düşman olmam gerektiğini düşündüm. Ama şimdi, seninle olan her an, tarihin ve zamanın sırtımıza yüklediği o lanetli yüklere rağmen, yeni bir aşkın doğuşuna tanıklık ediyorum.
bir gitmiş,
bir gelmiş. her şey bir anda oluvermiş.
kadın gülmüş, çiçek açmış.
adam gülmüş, gam bitmiş.
27 denmiş, herkes susuvermiş.
nedendir bu savaş, kimse bilememiş.
ellerinde mumla kadını aramışlar.
kadını bulabilmişler mi?
gölgesi kalmış sadece,
bir de uğruna yakılan bir dünya.
ne seven sağ kalmış,
ne de düşman hatırlanmış.
sadece adını fısıldamış rüzgâr
"Esmira."
...ve masal burada sona ermiş.
Ama kimse bilmezmiş
"gerçekten sona ermiş mi?"