Barolar Birliği'nin düzenlediği toplantılardan biriydi. Gıcır ceketler, havalı cümleler, herkesin birbirine çaktırmadan "kimin adamısın sen?" bakışı attığı salonlardan biri. Ben Baran Koray. 29 yaşında, hayatı da avukatlığı da olduğu gibi yaşayan biri. Kimseye hesap vermemeyi şiar edinmişim. Param yerinde, sağlığım yerinde. Arada bir şarap yudumlarım, geceleri yalnız geçmez. Hayatın keyifli taraflarını es geçmeden yaşıyorum, diyelim. Ya da yaşamaya çalışıyorum.
Ta ki... o siyah örtüyle gelen kız girene kadar.
Toplantı tam başlamıştı ki, kapı nazikçe aralandı. İçeriye süzülen kızın örtünmesi siyahtı ama gelişi hayli beyazdı. Ne bir gürültü ne bir acele... Sanki mekâna değil, bir ruha giriyordu.
"Geciktim, affınıza sığınıyorum. Hakkınızı helal eder misiniz?" dedi içten bir sesle.
Salonda hafif bir mırıltı, benim içimde ise bir boşluk uğultusu... Helallik... Bu kelimeyi en son nerede duymuştum? Mezarlıkta mı? Hastane koridorunda mı?
"Saçma," dedim içimden. "Geç kalmak herkesin başına gelir. Bunda helallik dilenecek ne var?"
Ama sonra fark ettim, ben bir şeyleri uzun süredir yanlış sorguluyordum.
Tanışma faslına geçildi. Elimi uzattım, klasik bir refleks... Avuçlarım açık, hazır. O ise başıyla selam verdi, eliyle değil.
"Ben temas etmemeyi tercih ediyorum," dedi nazikçe. "Bu benim görüşüm."
Gözlerine baktım. Ne kibir ne soğukluk... Sadece inanç vardı. Özgüvenli bir duruş, ama bağırmadan.
"Ben Ümmü Gülsüm Sedefler," dedi.
Çerezlik bir texting kurgusu.
&
Atilla Artem: Bu şey gizlilik içeriyor mu?
Efsun Araslı: Nasıl yani?
Atilla Artem: Buraya başvurduğumun bilinmesini istemiyorum.
Efsun Araslı yazıyor...
Efsun Araslı: Merak etmeyin Atilla Bey danışan ve danışman olarak gizlilik sonuna kadar korunacaktır.
Efsun Araslı: Bu konuda sonsuz güvenebilirsiniz.
Atilla Artem: İyi o zaman.
Atilla Artem: Başlayalım.