Bir krallık kül oldu. Bir sır hayatta kaldı. Ve şimdi, kader tahtını geri istiyor.
Serenya, geçmişi silinmiş bir suikastçı. Yeni görevi ise İmparatorluğun en güçlü generali Kael'i izlemek... ama Kael, yalnızca düşman değil. Onun gözleri, Serenya'nın duvarlarını çatlatıyor; onun sessiz şüphesi, Serenya'nın maskesini delip geçiyor.
Saray koridorlarında fısıltılar artarken, Serenya geçmişinin küllerinden yükselen karanlık bir mirasla yüzleşiyor. O, sıradan bir casus değil. O, yakılmış bir hanedanın son varisi.
Kael'in ilgisi ile emri altındaki sadakat arasında sıkışmışken, Serenya ya aşkın sesine kulak verecek... ya da tahtın lanetiyle birlikte herkesi yakacak. Aşkın ihanetle yarıştığı, her bakışın bir oyun olduğu bu dünyada... kimse hayatta kalamaz. Maskeler düşünceye kadar.
.
"Ben kim olduğumu hatırlamıyorum Kael... Ama bir gün hatırlarsam, korkacak ilk kişi sen olacaksın."
Bir varmış, bir yokmuş...
Günün birinde upuzun bal rengi saçları olan güzeller güzeli bir kütüphaneci, sıradışı bir masal kitabı okumaktaymış.
Hayatı boyunca her daim yapayalnız olan bu kadın, masal kitabında tıpkı kendisi gibi yalnızlıktan ölen bir kadına öyle üzülmüş ki kitabın başında ağlaya ağlaya bitap olmuş.
Hüzünle masal kitabının eski sayfalarını çevirirken garip bir şeyi fark etmiş.
Okuduğu resimli kitapta hikâyesine kahrolduğu karakterin çizimi tıpkı kendi yüzüne benziyormuş.
Dehşet içinde kitabı kütüphane müdürüne götürmek için ayaklandığında üst raflardan kafasına düşen bir kitap, hayatını kaybetmesine neden olmuş.
Gözlerini kapatırken ölümün ani soğukluğu tarafından ele geçirilmiş.
Yeniden gözlerini açtığında ise okuduğu masal kitabı dışında hiçbir şey hatırlamıyormuş.
Ancak onu asıl şaşırtan, yapayalnız olduğu için üzüldüğü kadının bedeninde uyanmasıymış...
Vivara Thasisa'nın...