Dayanamaz yüreğim, kaldıramazdı bu denli yükü .. Umutlarımın katiline boyun eğecek kadar gurursuz değildim; gittim. Evet gittim, çünkü şartlar bunu gerektiriyordu. Çünkü hiç sevilemeyeceğim kadar sevdim. Hem de çok sevdim. İnsanları sadece sevdim. Hayatım boyunca sevmekle meşgul oldum. Sırtımda onca bıçak izleri, kabuk bağlayan yaralarım ve kanayan yüreğimle koştum birilerinin peşinden. Bir nebze olsun sevsin insanlar beni diyeydi bunca çabam. Olmadı, sevilemedim. Hep bi yapay kalıntı vardı insanların üzerinde . Mutsuzluk kırıntılarıyla çarpılmışlardı hepsi .. İnanmak istedim . Sadece inanmak. Vicdanına yenik düşen ben ve kafamda koca bir soru işareti : Sevdiğine mi inanmalıydı insan yoksa inandığını mı sevmeliydi ?
Bir Mahalle Hikayesidir..
"Ben sustuğumda küçüktüm.
Sana bakacak cesaretim vardı ama
gözlerine denk gelmeye utanırdım.
Bir gece konuştum.
Bütün kalbimle, bütün saflığımla...
Sen ne dedin hatırlıyor musun?
"Ben kimim, sen kimsin?"
O sözlerin hâlâ içimde yankılanıyor.
Ben o gece sadece sustum sanıyordum...
Meğer içimde bir şey kırılmış.
Gittim.
Büyüdüm.
Unutur gibi yaptım.
Şimdi döndüm.
Ama senin bıraktığın kız değilim artık.
Ve bu sefer bakacak bir göz varsa,
göze alınacak şeyler de var demektir. "