"İçsel karanlık, acı ve tutku ile dolu bir hikaye... Riccardo, yarı İtalyan yarı Türk bir adli psikologdur. Hayatının en trajik anında, annesi ve kız kardeşi bir cinayetin kurbanı olunca, intikam ateşiyle yanar. Türkiye'ye kaçtığında, adalet arayışında kendi kurallarını koyan bir katile dönüşmüştür. Hapishanedeki erkek mahkumlara uyguladığı cezalar, toplumda büyük bir yankı uyandırırken, Riccardo'nun ardında bıraktığı izler, adaletin ne kadar karanlık bir yüze sahip olabileceğini gösterir.
Ancak, onun karanlık yolculuğu, dilsiz hemşiresi Efsun ile tanışmasıyla bambaşka bir hal alır. Dışlanmış ve sessiz bir hayat süren Efsun, Riccardo'nun hayallerindeki kurtuluşu simgeler. İkisi arasındaki zıtlıklar yavaş akış, ama geçişin gölgesinde; vicdanları arasında belirsizleşen olan bağlılıklarına yeni bir anlam katacaktır.
Bu roman, kayıplar, intikam ve aşkın derinliklerinde kaybolmuş iki ruhun, karanlık bir dünyada ışık bulma mücadelesini anlatıyor. Riccardo ve Efsun'un hikayesi, sadece bir aşk öyküsü değil; aynı zamanda insanın içindeki karanlıkla yüzleşme ve yeniden doğma arayışının hikayesidir."
"Soyun!"
"Ne?"
Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster."
Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben kapıya yakın bir yerde duruyordum ve yanımda benimle aynı yaşta olan altı çocuk daha vardı. Sağımdaki kızın sol kolundaki yarasa damgasını gördüğümde sertçe yutkundum. Aynı damgadan benimde kolumda vardı.
"Neyi bekliyorsun?" Bu soğuk ses yaşlı adamın sağ tarafında oturan kişiden gelmişti. Başını önündeki dosyadan hiç kaldırmadığı için yüzünü iyi göremiyorum.
Hırkamı çıkardığımda benimle aynı hizada duran çocuklar koluma baktı. "Sende Yarasalardan birisin." Yaşlı adamın sesi huzursuz çıkmıştı.
"Nasıl damgalandığını hatırlıyor musun?" Yine o adam konuşmuştu ve hâlâ başı önündeki dosyadaydı.
İyi hatırlıyordum. "Hayır." Onlara güvenmiyorum.
Cevabım ile kalem tutan eli hareketsiz kalmış fakat başını kaldırmamıştı.
"Artık bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayacak mısınız?" Yanımdaki çocuklardan biri konuşmuştu.
Yaşlı adam sıkıntıyla bir nefes alarak bizlere baktı. "Aslında hepiniz aynı çocuk yurdunda bir zamanlar kaldınız. Peşinde olduğumuz biri var ve o yurttaki otuz çocuğu damgaladı. Şimdi yeniden ortaya çıktı ve Yarasaları bulup hepsini öldürüyor." Sanırım Yarasalar biz oluyorduk.
"Bizimle işbirliği yapmak zorundasınız, tabii yaşamak istiyorsanız?" Masadakilere döndü. "Herkes kendi eğiteceği çocuğu seçsin. Unutmayın seçeceğiniz çaylaktan siz sorumlusunuz."
Burada neler olduğunu anlamıyorum.
Masadakiler bizi incelerken o başını hiç kaldırmayan adamın sesini duydum. "Gözlüklü kızı ben eğiteceğim."
Burada gözlük takan sadece bendim.