Bir zamanlar denizlerin derinliklerinde bir prenses yaşardı.
Adı Elaris'ti. Gözleri su kadar berrak, sesi dalgalar kadar büyüleyiciydi.
Kaderi ise... şarkısına sığmayacak kadar karışıktı.
Elaris, insanların dünyasını merak eden, kalbinde gökyüzüne uzanma hayali taşıyan bir deniz kızıdır. Ama kalbinin atışını hızlandıran bir aşk, onu özgürlüğe değil lanete sürükler.
İhanet... ve ardından gelen büyü.
Artık o, denizlerin sevilen prensesi değil; sesiyle ölümleri çağıran bir siren.
Yalnızlıkla çevrili bir adada, sadece kuşlarla ve dalgalarla baş başa.
Her notasında acı olan bir şarkıyı söyler.
Her sesi duyan... onun tuzağına düşer.
Ta ki, bir gemi kıyılarına yanaşana kadar.
Draven, gözleri deniz kadar karanlık, kalbi yel kadar özgür bir korsan kaptanı.
Onunla karşılaştığında, Elaris ilk kez şarkısını söylemek istemez.
Ama lanet onu bırakmaz.
Kalbini susturmak isterken, içindeki eski benliğe prensesliğine, insani duygularına yeniden tutunur.
Ancak bir siren, bir korsana âşık olabilir mi?
Ve aşk gerçekten kurtarır mı, yoksa ikinci bir laneti mi getirir?
"Sirenin Laneti"
Güçlü bir kadının, lanetle savaşının, aşkın ve affetmenin hikâyesi.
Kimi zaman masalsı, kimi zaman karanlık.
Ama her kelimesi su kadar derin.
Üniversiteyken hoşlandığı çocuğu kıskandırmak için gidip sınıfın inek çocuğunun kucağına düşer...
⛓️💥🪽
Adam yıllar sonra öğretmen olduğu köyde Karadenizli ve Fırtına lakaplı bir yüzbaşı olarak karşısına çıkar.
"S ıcaklığın hala kucağımda, öğretmen hanım."