Bu bir kitap değil.
Bu bir yumruk.
Gömleğin yakasından tutup seni sarsmaya, gözlerini açmaya, kalbini zorlamaya gelen bir yumruk.
Burada aşk var-ama senin onayladığın türden değil.
Burada cesaret var-ama madalya için değil.
Burada insanlar var-süslenmiş cümlelerde değil, kan revan içinde, çıplak, öfkeli, dirençli.
Bu hikâyede herkes biraz kırık, biraz lanetli, biraz yaralı.
Çünkü bu dünya, "farklı" olanı önce görmezden gelir, sonra susturur, sonra unutturur.
Ama biz unutmayacağız.
Ve unutulmayacağız.
Bu hikâye, annesinin gözlerine "Ben buyum" diyemeyen çocuklar için.
Arkadaş çevresinde sürekli rol yapanlar için.
Yalnız yatağında elleri titreyenler, "Ben de sevilmeyi hak ediyorum" diye fısıldayanlar için.
Bu bir kitap değil.
Bu bir kavga.
Bu bir "Yeter artık!" çığlığı.
Aşkın, kimsenin onayını beklemediğini haykıran kelimeler dizisi.
Eğer rahatına düşkünsen, dön sayfayı.
Ama eğer içinde uyanmak üzere olan bir yangın varsa...
Buyur, burası senin cehennemin.
Ve merak etme:
Biz, ateşin çocuklarıyız.
Yanmayı biliriz.
Ben seni seviyorum...kardeşimden farksız o hem 5 yaş küçük...ufaklıkla ne işim olur...
Dizlerimin üzerinde eğilip kapıya biraz daha yaklaştım..
-Bin gönlüm olsa birini vermem.. Benim gözüm sadece seni görür... Hem görmedin mi erkek çocuğundan farksız.. Kıskanacağın son kişi bile değil...
Titreyen dizlerimle ayağa kalktım... Perdeyi araladım.. Balkona çıktım.. Semih gelen sesle başını bana çevirdiğinde.elinde telefon öylece kaldı... Gözlerine baktığımda anlamıştı onu duyduğumu.. Balkonda duran kitabımı aldım ve tekrar içeri girdim... Kapıyı kapatıp perdeyi çekmeden son kez yüzüne baktım..
Ve o perdeyi kapattıktan sonra yıllarca onun olduğu tek bir gün açmadım...