"Kaybedecek bir şeyin olmadığını söylüyorsun. Ama bunu net bir şekilde görebiliyorum, bir şeylerden korkuyorsun. Değer verdiğin bir şeyler olmalı ya da biri mi demeliyim? Hani, bir tahmin?"
Yüzünde en ufak bir değişiklik yoktu; aksine, bakışları daha da çözülemez bir hâl almıştı. Gözlerini yüzümde ağır ağır gezdirdi, her bakışı adeta içimi didikliyordu. Sonunda bakışları gözlerimde takılı kaldı; o an kalbim hızla çarptı. Ben de, gözlerimi ondan çekmemek için tüm gücümü topladım, ilk gözlerini kaçıran ben olmak istemiyordum.
"Sana korktuğumu düşündüren tam olarak ne, Heray?"
"Gözlerin... evet, gözlerinde o korkuyu görebiliyorum."
"Bir kez soracağım net ve kısa cevaplar istiyorum" dedi, kafamı sallamaya çalıştım. Yatakta sırt üstü uzanıyordum kalbim deli gibi çarpıyor ve odadaki sessizliği bastırıp ikimizin de kulağında çınlıyordu. Üstümde durmuş elini sıkıca dudağıma bastırıyordu. Kim mi?
Bilmiyorum.
"Birincisi evime nasıl girdin? İkincisi yatağımda napiyorsun? Üçüncüsü ve en önemlisi sen kimsin?"