32 parts Ongoing Bazı sesler dışarıdan duyulmaz.
Ama içeride bir yerlerde kırılır, dağılır, sessizce seni yok eder.
Benim içimde öyle çok ses var ki... Her biri yıllar önce bastırılmış, susturulmuş, derinlere gömülmüş. Bazen o sesleri ben bile duymuyorum. Ama geceleri, gözlerimi kapadığımda birer birer çıkıyorlar ortaya. Fısıldıyorlar, bağırıyorlar, ağlıyorlar. Ve ben, kendi içimde yankılanan o seslerden kaçacak hiçbir yer bulamıyorum.
Benim hikâyem sessizlikle başladı.
Dışarıdan bakıldığında huzurlu görünen bir evim vardı. İnsanların gıpta ile baktığı bir aile... Kahkahaların yükseldiği sofralar, kalabalığın verdiği sıcaklık, dışarıdan kusursuz gibi görünen bir tablo. Ama bütün bu resmin ardında kimsenin fark etmediği bir boşluk vardı. O sofralarda oturuyordum ama gülüşler bana ulaşmıyordu. Kalabalığın içinde yapayalnızdım.
Sessizlik, önce sadece içimdeydi. Çocuk kalbimle anlam veremediğim bir boşluk, tarif edemediğim bir eksiklik... Ama zamanla o sessizlik ağırlaştı. Artık sadece içimde değil, çevremde de hissediliyordu. Her güzel sözün arasında saklanan ince bir gerginlik, her kahkahanın ardında gizlenen bir ürperti vardı.
Ve bir gün... o sessizliğin içinde tokatlar çınladı.
Çığlık atmak istedim ama çıkmadı.
Koşmak istedim ama bacaklarım kilitlendi.
Konuşmak istedim ama kelimeler boğazımda düğümlendi.
O günden sonra öğrendim: Sessizlik, bazen en ağır ceza, en güçlü zincirdi.
Ben işte o sessizliğin ve o tokatların arasında büyüdüm.
Ve kimse, benim ne kadar kırıldığımı görmedi