Bu sadece benim sessizliğim değildi. Bu, içinde fırtınalar kopan ama dışarıya yansıtmaya cesaret edemeyen binlerce iyi insanın, umutları kırılmış, hayalleri çalınmış, çaresizce yok olup giden sesizliğiydi.
Bir zamanlar parlayan yıldızların, karanlıkta sönen ışıklarıydı.
Sessizlik, bazen en büyük çığlık olur; ama ne yazık ki, kimse o çığlığı duymak istemez. Çünkü görmek, sorumluluk almak demektir. Ve dünya, sorumluluğu reddedenlerin sessizliğiyle doludur.
Benim sessizliğim, onların sessizliğiydi; acının, korkunun ve yalnızlığın ortak diliydi. Bu sessizlikte kaybolan ruhlar, bir gün yıkılacak bu duvarların ardında sıkışıp kalmayacaklar. Ama o zamana dek, karanlık daha da derinleşecek, umutlar daha çok solacak, ve bu sessizlik... bu sessizlik bir mezar olacak.
"Bizimle geleceksin!" dedi biyolojik babam, sesi keskin ve emrediciydi.
"Gelmeyeceğim!" dedim, inatçılığımı saklamadan, kararlılıkla.
"Benim sabrımı zorlama. Eğer geleceksin dediysem, geleceksin!" O da inatla, gözlerindeki sertlikle kararlılığını belli etmişti.
......
"SİKTİR GİT EVİMİZDEN!!" diye haykırmıştı öz abim, sesi kulaklarımda yankılandı.
Kırıldım... Hem de en derin yerimden. Bir daha onarılamayacak şekilde paramparça oldum.
Kendimi yapayalnız, kimsesiz ve çaresiz hissediyordum...
⚠️ Bu kitapta olumsuz ögeler, taciz, şiddet, küfür, psikolojik baskı, intihar, öldürme, yaralanma ve kötü alışkanlıklar bulunur. Lütfen ona göre okuyun..