Derin, hayatını ve hasta kardeşinin geleceğini korumak için çaresizce bir çıkış yolu arayan genç bir muhabirdir. Patronunun emriyle, mafyayla bağlantıları olduğu konuşulan güçlü bir iş insanının hayatını araştırmaya başlar. Evindeki pencereden gizlice yerleştirdiği kameralarla, adamın karanlık sırlarını ortaya çıkarmaya çalışır. Ancak beklenmedik bir soygun olayı, Derin'in kaderini bambaşka bir yola sürükler.
Soygun anını gizlice kaydettiği o görüntüler, Derin için bir dönüm noktası olur; fakat patronunun gerçek yüzüyle karşılaşması, her şeyi değiştirir. Kendini hayatta kalmak için çok daha karanlık ve tehlikeli bir oyunun içinde bulur. Bir gece kapısında beliren yabancı, onu zor bir anlaşmanın içine çeker ve hayatının en kritik seçimlerinden biriyle karşı karşıya bırakır.
O andan sonra Derin'in en zorlu savaşı, dışarıdaki tehditlerden çok kendi iç dünyasındaki kargaşayla olur; çünkü hayatta kalmak için yürüdüğü yollar, onu kimseye anlatamadığı bir hikâyeye sürükler; o hikâye de onun en gerçek savaşıdır.
Bir cinayete tanıklık ettiğinizi ve eski sevgiliniz tarafından kaçırıldığınızı düşünün. Peki ya eski erkek arkadaşınızın, dünyaca aranan ancak bir türlü bulunamayan o katil çetesinin lideri olduğunu öğrendiğinizde ne yapardınız?
"Bizim isimlerimiz olmaz. Kimliksiz, kimsesiz ve kimseyiz. Bize nasıl sesleneceğini sen belirlersin. Kurbanlarımız, müşterilerimiz ve en önemlisi başımız belirler."
Bazı gerçekler sen ne yaparsan yap acıtır.
...
Kadere inanmazdım onu görene kadar.
Yanlışlara güvenmezdim onu tanıyana kadar.
Bizim hikayemiz aşkla başladı.
Nefretle kuşandı
Kanla devam etti.
.......
Katil, tanığını görmüş dahası yeni kurbanını seçmişti.