"Bana karşı oynamaya çalıştığın oyunu yok sayacağımı mı sanıyorsun? Bu yaptığın şeyin bedelini sana canınla ödeteceğim!"
"İlla birine hesap soracaksan bu karın olmalı, senin koynuna girmemi benden isteyen o oldu!"
"O benim yıllardır eşim, öldürme işini de babası yapsın! Ama sen...
Seni öldürme işini ben kendime bırakıyorum, canını bugün alacağım!"
"Sizin veliahtınızı benim doğurmamı istedi, şimdi bu yüzden ben mi suçlu oluyorum?"
"Lan bir de utanmadan anlatıyor musun, siz nasıl insanlarsınız lan?"
"Beni koynuna alırken hiç öyle söylemiyordun, hiç utanmamıştın! Şimdi benden utanma duygusu mu bekliyorsun, sen çok mu masumsun bu hikayede? Hiçbir şeyden haberin olmadığı halde karını aldatma yolunu seçtin, bu yüzden gelip bana ahkam kesme!"
Öfke ile boğazıma sarılıp beni yatağa itti, ellerini boğazımdan çekmiyordu.
Ondan kurtulmaya çalışsam da benden güçlü olduğu için başaramadım, birkaç saniye sonra beni boğarak öldüreceğini anlayınca dilimden o sözler döküldü.
"Beni öldüremezsin, çünkü senin çocuğunu karnımda taşıyorum, eğer beni öldürürsen evladının da katili olursun!"
Hayatım okul, ev ve okuduğum webtoonlar arasında geçip giderken bir öğleden sonra ekmek almaktan dönerken bana çarpan webtoon tırı ile kendimi en son okuduğum serinin içinde ana karakterin çirkin kız kardeşi olarak bulduğum zaman işler sarpa saracak gizemli mektup arkadaşımın neler sakladığını öğrenmeye çalışacak ve canavarı prensin gerçek yüzünü daha da iyi anlayacaktım. Düzeltilmesi gereken hatalar, verilmesi gereken fedakarlıklar. Yenilmesi gereken bir düşmanla hayat hiç bu kadar zor olmamıştı. Ben kimdim? Ankara'da annesi ile yaşayan tıp fakültesi öğrencisi Yağmur mu? Yoksa Adonis Grandük'ünün en küçük çirkin ve şişman kızı lady İril mi? Bunu öğrenmenin tek yolu hikayeme katılmak ve bu uzun maceramda bana eşlik etmek. Eğer isekai seviyorsanız, güçlü bir sevgi bağı görmek istiyorsanız, karakter gelişimi izlemek istiyorsanız hadi gelin ve baha ve hikayeme bir şans verin. Emin olun pişman olmayacaksınız. Başlıyoruz.