"Söyle bana, sen şeytansan... ben neyim?
Cehennemsen, ben kaç kere yanmışım;
Sen karanlıksan, ben gözlerimi çoktan kaybetmişim."
Doğduğu ev, yuva değildi; bir sahneydi. O sahnede iplerini elinde tutan birileri vardı. Anne, baba, kardeş... ama hiçbirinin gözünde şefkat yoktu. Hepsi ellerinde iplerle onu bir kukla gibi oynatıyor, her yanlış adımında iplerini daha da sıkıyorlardı.
Rengin,çocukken masallara inanmadı. Çünkü masalların anlattığı kahramanlar evine hiç uğramadı. Onun evinde kahramanlar değil, cellatlar vardı. Onun evinde sevilmek değil, kontrol edilmek vardı.
Ama kuklalar da bazen iplerini koparır.
Ve Rengin, kopardığı her ipin ardından daha çok yara aldı. İplerini kopardıkça yalnızlaştı, yalnızlaştıkça da gerçeğe daha çok yaklaştı: Ailesi, ailesi değildi. Onlar, kendi acılarını onun üzerinden oynayan bir topluluktu.
Rengin artık kukla değil. Ama özgür de değil. Çünkü her ip izi, teninde bir yangın gibi yanmaya devam ediyor.
Kurgunun tüm hakları bana aittir,en ufak çalıntı da gerekli işlemler başlatılacaktır.
"Ne diyeceğim ben ona Melal!" Acının binbir çeşidini barındıran sesi ile burukça gülümsedim. "Cennet oldu de Asır..."
______
Melal: Keder, usanma, sebepsiz can sıkıntısı, üzüntü...
------------------------------------
Not: Şiddet, küfür barındıran bir kitaptır. Bu tür konularda hassassanız okumanızı tavsiye etmem ama okuyun lütfen :)