Bir Mahalle Hikayesidir.
"Yeter artık Neslihan... Susamam daha fazla.
Yıllardır sustum ben. Yıllardır... seni içime gömüp her sabah sanki unuturmuşum gibi davranarak uyandım. Ama unutmadım. Hiç unutmadım.
Sen o adamla evlendiğinde, içimden bir şey koptu sandım. Ama aslında içimde büyüdün. Gittikçe daha fazla yer kapladın. Gittikçe daha çok acıttın!"
Gözleri doldu ama sesini yükseltti, ilk kez gerçekten bağırdı:
"Ben seni o günlerde de seviyordum! Ama ne yaptım? Sustum! Çünkü benden altı yaş küçüktün, 'bana abi diyordu' dedim, 'yanlış anlar' dedim, mahalle konuşur dedim... Ama kalbim seni dinlemedi Neslihan.
Gittin, evlendin. Herkes gibi ben de uzaktan baktım. Ama kimse bilmiyordu... ben her gece seni düşünerek başımı yastığa koyuyordum!"
Derin bir nefes aldı, sonra daha kısık ama daha yorgun bir sesle devam etti:
"Mutlu olmanı istedim. Dedim ki, 'Yeter ki gülsün... yeter ki sevsin biri onu.' Ama bilmiyorsun Neslihan...
Senin ağladığını bile bile hiçbir şey yapamamak, yaşarken gömülmek gibi.
O adam sana neler yaptı, ben buradan izledim. Mahalle konuştu, kulaklarımı kapadım. Elimden bir şey gelmedi diye kendime lanet ettim."
Göz göze geldi onunla. Artık hiçbir şey saklamıyordu.
"Ben seni öyle sessizce sevmedim. Ben seni, içimden sökemeyeceğim kadar derin, kalbimin tam ortasına kazıyacak kadar çok sevdim.
Ben seni, sen bile kendini sevemezken sevdim.
Ve şimdi karşımda duruyorsun... geri dönmüşsün. Kırık, yorgun, ama hâlâ güzelsin.
Ve ben... ben hâlâ aynı yerdeyim Neslihan.
Hâlâ seni bekliyorum."
Belki geç gelmişti bahar. Ama yine de bir umut vardı.
Kim bilir, bazı mevsimler beklemeye değerdi.
...
"Ki ben artık herşeyini kaybetmiş bir kızdım. Her bir yanım kimsesizdi. Ailem gitmişti benim. Ve bizi ayıran ölümdü. Ölümün çaresi yoktu ki."
Liya bir gün dayısıyla kavga eder ve tek sığınağı olan mezarlığa,ailesinin yanına gider. Oradan ayrılırken bir şehit mezarı görür. Abisinin de asker olmak istediğini hatırlar ve gözleri dolar. Elinde kalan çiçekleri o mezara bırakır.
O sırada ise yüzbaşı ve tüm tim onu izlemektedir.
"Bu kız kim ve neden kardeşimin mezarının üstüne çiçek bırakıyor."der Yüzbaşı.
Yüzbaşının hiç akrabası yoktur. Kıza baktığında birşeyler anımasamaya çalışır fakat olmaz. Birkaç yıl önce işkenceye uğradığı için hafıza kaybı yaşamaktadır.
Liya ve Yüzbaşının geçmişi bir tarafta dururken gelişen tatsız bir olay onları tanıştırır.
Hoşgeldiniz benim biricik dünyama. Dünyamıza...